17 Mart 2011
ENERJİDEN VAZGEÇME KÜLTÜRÜ*, idris tütüncü
Almanya ve İsviçre nükleer enerjiden vazgeçme kararı aldı
Amerika'da 104 santral var ülkenin enerji ihtiyacının ancak %15'ini karşılıyor bu santraller. Oran bakımından bütün ülkelerde alınan karşılık bu civarda.
İngiltere nükleer enerji meselesini yeniden masaya yatırma kararı aldı.Batı diken üstünde.
Nükleer santrallerin ortalama ömrü 40 yıl. Ama bu 40 yıllık süreyi dolduran hiçbir ülkede santraller durdurulmadı. Hemen yanı başımızda, Ermenistan'da ömrünü tamamlamış - sayısını bilmiyorum- nükleer santral çalışmaya devam ediyor. Pek çoğu yapılırken fay hatlarının üzerinde mi yakınında mı hesabı yapılmamış.
Her şey bir tarafa, bütün güvenlik önlemleri alınsa da bu nükleer santrallerin atıkları, yani nükleer atıklar bu gezegenin üzerinde kalıyor...Çoğunlukla da az gelişmiş ülkeleri, afrikayı nükleer çöplükleri olarak kullanıyorlar.Bir nükleer santral yılda ortalama 25-30 ton radyoaktif atık yakıt üretmektedir. 2003 itibariyle sadece ABD’de 49,000 metrik ton yüksek düzeyli nükleer atık yakıt birikmiştir. İngiltere’de biriken nükleer atık yakıt miktarı ise yaklaşık 47,000 metrik tondur. Nükleer enerjiden vazgeçen İsveç’in 9,000 metrik ton nükleer atık yakıtı vardır. Dünya uranyum talebinin %25’ini karşılayan Kazakistan’da 500 ayrı nokta toplam 230 milyon ton radyoaktif atık yakıt bulunmaktadır
Anarşistler ve çevreciler yıllardır nükleere karşı mücadele yürütüyorlardı, sürekli nükleer santrallerin güvenli olduğu gerekçesi ileri sürüldü. Oysa nükleer enerji santrali sadece kendisine ve çevresine zarar vermiyor, yakın ülkelerden başlayarak tüm gezegene zarar veriyor. Çocuklarımız için gezegene sahip çıkmak zorundayız.
Başbakan bugün Rusya'da. Mersin'de kurulması öngörülen nükleer santral için görüşmeler yapıyor. Japonya felaketi bile bu görüşmeyi erteletemedi ya da iptal ettiremedi. Türk halkının genel tepkisizliğine ve AKP'nin oy oranına güveniyor belli ki. Sokaklara çıkalım, gösteriler, eylemler düzenleyelim...Bu görüşmenin ve anlaşmanın derhal durdurulması için sesimizi yükseltelim.
Başbakan hareketinden önce konuyla ilgili bir soru üzerine "evinizde mutfak tüpü yok mu, o ne kadar risk taşıyorsa bu santraller de o kadar risk taşıyor" diyebilecek kadar pervasız ve cahil... "Depremlerde köprüler yıkılıyor diye köprü yapmayalım mı" diyecek kadar alakasız karşılaştırmalar yapıyor.
Öte yandan bu "medeniyet"in enerji ihtiyacı bitmez; çevrecilerin, anarşistlerin ve nükleer karşıtlarının bir bölümü nükleer enerjinin karşısına sözümona "doğa dostu" denilen rüzgar enerjisi, güneş enerjisi gibi türleri koyuyorlar, yenilenebilir enerjiden söz ediyorlar. Oysa enerji üretimi her zaman şu ölçüde veya bu ölçüde, az ya da çok doğaya zarar verir. DOĞA DOSTU ENERJİ YOKTUR!
Tüm dünyada insanlar daha az, çok daha az enerjiyle yaşamak zorundalar.
Büyük şehirler ve metropoller halinde yaşamaktan ve endüstiryel üretime dayalı bir hayat tarzını sürdürmekten vazgeçmeliyiz.
Şu anda dünyaya hakim kılınan ve enerji tüketimine dayalı kültürün değişmesi, şu an çok ciddi hareketler başlasa bile yüzlerce yıl alabilir. Sadece az tüketmek yetmez, tüketme kültürüne karşı çıkılmalı ve sisteme “yaralanacağı yerden vurulmalı”dır. Enerji santrallerine… Aktif enerji direnişleri, sabotajlar örgütlenmelidir. (tabii yasalar çerçevesinde) . Son nükleer facia bile çok geç kalınmış olabileceği sinyallerini verirken tüm dünya halklar, her yerin ahalisi doğa talanının önüne dikilmelidir. Kendi hazlarımız için çocuklarımızın geleceğini çalmaya hakkımız yok.
Önümüzdeki yüzyılın enerji savaşlarının yüzyılı olacağı söyleniyor, enerji kaynaklarının tepesine çöreklenmek için halkları birbirlerine kırdıracaklar. Enerji savaşları olacaksa biz de enerji karşıtı kültürün militanları olmalıyız.
Yaşanabilir bir dünya istiyorsan bunun için bir şeyler yapmalısın!.
Saygılarımla
Yabancı
* veriler kimin yazdığını anlayamadığım bir yazıdan, orada da kaynaklarını yazmış falan felan diye.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
ilginc blog icin tesekkur
teknoloji "insanlığa" kolaylık ve bundan ileri gelen bolca boş vakit dışında hiç mi hiç bir şey vermedi vesselam... kafalar değişmedi ve sonuç: gerekli gereksiz her alanda gelişme yaşandı sonuçları düşünülmeksizin. zaman ilerledikçe öylesine gelişti ki bu saçma sapan endüstriler... geri dönmek ölesiye "zor" geldi şehirleri, bilgisayarı, atom bombasını bulan "akıllı insanlığa"...
Yorum Gönder