şu güzide vatanın dağına taşına köşesine bucağına yazılmış,bu topraklarda yaşayan neredeyse her kişiye defalarca yüksek sesle söyletilmiş bir sözdür "ne mutlu türküm diyene". bir ulus inşa ediliyordu ve bu kurgu içinde insanlara "türk" oldukları ezber ettiriliyordu.türk olmak neydi peki? insan olmanın en üst biçimi.
bu insan olmanın en üst biçimi tahakküm aygıtının niteliğine göre tarih boyunca değişmiştir.osmanlı selçuklu zamanlarında da devlet katında muteber biri olmanın yolu herhalde ümmet-i muhammet'ten olmaktan geçerdi.
şimdilerde ise kökü "burjuva devrimine,aydınlanma dönemine" uzanan bizim ise tevfik fikretin halukun amentusu şiirinde vatanım dünya,dinim insanlık demesinden beri aşina olduğumuz "ne mutlu insanım diyene" şiarı ön tuttu.nasıl "türk" olmak,"müslüman" olmak eksen alınıyorduysa burada da "insan" olmak eksen alınıyor.insan merkezde ve bir de "çevre" var.çevre insana yararı,hizmeti çerçevesinde bir anlam kazanıyor.peki insan nedir? "insan nasıl insan oldu?" vb kitaplarda veriliyor.evrim teorisinde,uygarlık tarihinde anlatılıyor.bu insan en kısa ve geniş anlamıyla "uygar" insandır , bunun mutluluğu da buradadır ve bir taraftan aslında gelişen milliyetçilikleri perdelerken sözümona hakim milliyetçi akışı göğüslemeye çalıştığı izlenimi bırakmak isteyen bu türcü yaklaşımın zulüm kültürünün bir parçası olmak konusunda ümmetçilikten de,milliyetçilikten de aşağı kalır bir yanı yoktur.bütün dünyanın lailaheillallah demesi ya da türk olmasıyla ne mutlu ki insan olması,insanım demesi,insanlaşması arasında bir fark yoktur.bu ifadeler yalnızca farklı iktidar tasavvurlarının ifadeleridir.
insan dediğin bir candır ve bu anlamıyla ne bir köpekten ne bir ağaçtan farkı vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder