11 Ocak 2011

taşıyıcı monolog III, ahmet güntan


102. Bakın bir egzersiz yapalım. Söz Yeteneği (var) + Gözlem Yeteneği (var) + Bozuk Beyin Kimyası (yok) = (ne?) Yılışık Söz- [Yani elinle Bozuk Beyin Kimyası'nın üstünü kapat, o kalan Yılışık Söz'ün ala­nı.] Söz Yeteneği (var) + Bozuk Beyin Kimyası (var) + Gözlem Yeteneği (yok) = (ne?) Metinlerarası Kıl Tüy. [Yani elinle Gözlem Yeteneği’nin üstünü kapat, o ka­lan Metinlerarası Kıl Tüy'ün alanı.]



103.   Şimdi elinle Söz Yeteneği'nin üstünü kapat. İşte o kalan da Parçalı Ham'ın alanı. Bozuk Beyin Kimyası (var) + Gözlem Yeteneği (var) + Söz Yeteneği (yok) = (ne?) Parçalı Ham.


104.  Kendimi kısıtlıyorum: Söz Yete­neği'mi kullanmayacağım. Bir edebiyat tü­rü icra etmeyeceğim. Parçalı Ham = Bir Edebiyat Türü Olarak Şiir’e veda.


105.  Şiir yine de yazarak kavuşulan bir şeydir, İlhan Berk'ten bize kalan Bü­yük İlham.


106.  Hikmet Burcu'nda gözüm yok benim, o şiirin saltanat devrindeydi. Hamlık sancılarından bugün kim kurtul­mak ister? Kim gurbetten -hasretten - somutluğa karşı duyduğu dengesiz özlemden sıyrılmak ister, şiir orada - o aralıktadır.


107. Pound'un Hafızası'ndan, Turgut Uyar: Efendimiz acemilik! Malzemede Ace­milik.


107.  Kafiye! Seni Yılışık Söz'ün kuca­ğında hop hop hoplarken, cilve yaparken gördüm. Seni ne çok sevmiştim, ama artık elveda diyorum. Karın ağrısında kafiyeye yer yok. Parçalı Ham = Bir Karın Ağrısı Olarak Şiir.


108.  Dize! Biri bana Dize kurmayı bil­miyor dese hayata küserdim. Ama seni Metinlerarası Kıl Tüyle de şaaparken gör­düm. Sensiz ne yaparım bilmiyorum ama seni görmeyi - bulmayı - seninle şaapmayı kendime yasaklıyorum. Parçalı Ham = Bir Karın Ağrısı Olarak Şiir.
109. Şiir bir okul değildir, ders bitti diye zil çalmaz. Her sınama sonuna kadar )       izlenmelidir.



110.  Büyülü söz! Sözün büyüsü! Tırışkadan Nağmeler! Seni hiç sevmedim, şöy­le bir etrafında dolandığım olduysa da bil ki o zaman gençtim tıfıldım, zaten benim esas sevdiğim esrardı (şeylerin büyüsü), onu arıyordum, ben hep onu sevdim. Şimdi kendimi tamamen somutla kısıtlıyorum. Bundan böyle gözümle görmedi­ğim, bakarak dokunarak üstünde düşün­me imkanı olmayan hiçbir şeyi şiire sok­mayacağım. Bakarak Yazan Adamın Şiiri = Parçalı Ham = Bir Karın Ağrısı Olarak Şiir.


111.  Donanımlı okuyucu! Herkes şiir için senin çok gerekli olduğunu söylüyor ama sen ortada yoksun, bence geleceğin fi­lan da yok. Senin varolduğun - bir gün varolacağın fikrine bile Allahaısmarladık di­yorum. Zaten bugüne kadar pek sana gö­re şiirler yazmamıştım, öyle devam edece­ğim, bundan böyle şiirlerimi okuyanlar yanlarına yalnızca zekâlarını alsınlar, dona­nımlarını değil.


112. Şiiri bir edebiyat türü haline so­kan bütün söz sanatları, hepiniz Allah'a emanet olun! Sizsiz ne yapacağımı merak edenlere Bilmem diyorum, işgalin önüme çıkardığı bütün zorluklara göğsümü açmış bekleyeceğim. Karnımdaki ağrı bir yerden elimi tutacaktır. Parçalı Ham = Bir Karın Ağrısı Olarak Şiir.

113.  Dispositio - söylemin düzeni açı­sından zorunlu kural -sen de dışarı.

114. Parçalı Ham ile kavrayışa - kula­ğa tam gelecek bir hedefim yok. Söz yete­neği elinden tutmadığı için güçsüz kalmış gözlem. Daha çok bazı hastalıklarda görü­lebilen parçalı bellek. Bilgi boşlukları. Farklı anılar, ilişkisiz veriler. Bellek egzer­sizi yapmadan, güçlendirmeden, bu doğru bu yanlış denemeyecek hamlıkta. Zihnin kendini yenmesi. Bütün Kutu'nun yücelt­tiği Anlatan Özne'nin anlamaya yanaşma­dıkları. Kader egzersizleri. Allah'a emanet edilmiş düşünce. Hayret parçacıkları. Kendiliğindenlik. Çözgün. Namevcud. Yakınlık. Gayber-ül Efkâr. İnşirah-ı sadr. Kalbin somut suyla yıkanması.


115.  Şiiri öyle bir tamamlayacaksın ki ne bir kelime çıkarabilesin, ne bir kelime ek­leyebilsin. - Bütün Kutu'nun bu safsatası ile büyüdük. Omurgayı yücelten bir kül­türden geliyoruz, ama sertleşmiş omurga­nın şiirsizleştirme olduğunu da anlamalı­yız. Parça = Heves = Ayaklanma


116.  Parça, evvelinde bir evvel bulun­mayan Allah'a daha yakın olandır. Söz kendini çok ciddiye almadığında Allah fikrine daha yakınlaşır.


117.  Parçalı - bölüntülü - makaslı, ta­biatta da üstündür: tehlike ham için değil, pişmiş - olmuş - bütünleşmiş için daha fazladır.


118.  Allah'a olan inancım anlamdan kopmama izin vermiyor, öyleyse ben neyi parçalıyorum? Allah'a giden yolda önümü kesen doluluğu, çağımı.


119.  Parçalılıktan filozofların, düşün­ce adamlarının beklediğini beklemiyo­rum, bu beni ilgilendirmiyor, parçalılık batıda anlam arayışından çok yıkıntıyı somutlaştırır. Ben felsefeci değil, şairim, be­nim görevim dile hayretin yerini bulmak. Bir karın hareketliliğine davet bekliyo­rum. Sorgulamanın tekniği olarak Parça. Parçalı Ham = Bir Karın Ağrısı Olarak Şi­ir.

 120. Parçanın şiirin malı olduğuna en çok Blanchot uyanmıştır: Parça başka bir dildir.

 121.  Blackmur şair Pound için söyle­miş, Memet Fuat 1962'de alıntılamış: (Po­und'un şiiri) apaçıktır, bütünüyle dıştır, ek­lemedir. Başarısı sözcüklerin dışındadır. (...) Bu dış, arkasından çeşitli seslerin duyulduğu bir maskedir. Pound şair olarak yaşamda, edebiyatta en çok ilgisini çeken şeyleri o mas­kenin arkasından konuşturmakta, seslendir­mektedir. (...)(Pound) anlatmak ya da ilet­mek için kendisine bir sözcüksel dış (verbal surface) arar.

 122.   Şeref madalyasına boğulmamış ham parçacıklar.  Blanchot:  Parça sözü, aradanlığın sözüdür. Müjdeleyici değildir, kendi kendine hiçbir şey ilan ya da temsil et­mez, ne peygamber sözü, ne ötedünya vaadi­dir.

 123  Ham: tasarı parça - düşünce ön­cesi. Ham hum.

124. Hamlık, saflık, koşulların olgun­laşmamış olduğu durumda pişmemiş bi­linç. Olmamış, çiğ. Boşu boşuna - hiç mi hiçine - beyhude - nafile. İşlenmemiş - incelmemiş - üzerinde çalışılmamış - terbiye­den yoksun. Tamamlanmamış - deneyim­siz - acemi. İdmansız.


125. En az küllü maden kömürü elde edilmesi [Google'da Parçalı Ham]: muay­yen bir izafî sıkleti haiz mahlûle  parçalı ham  kömür dökülürken, sıkleti izafisi mahlûlden hafif olan kömür yüzerek üste çıkar, tas toprak ise aşağıya oturur.


126.  Karpuzun, kavunun keleğine ham denir. Kesince hıyara benzer. Tuzlasan da para etmez. Somut hamdır, ütopya­ya karşıdır.


127.  Bir şair haz için yaratmaz, hayret için yaratır.


128.  Parçalı Ham: hatasız şiir arayan, şiirsiz kalır.


129.  Bir Edebiyat Türü Olarak Şiir < Şiir.


130. Parçalı Ham = Karın Ağrısı = Bir Edebiyat Türü Olarak Şiir'e veda.


131.  Parçalı Ham - Bakarak Yazan Adamın Şiiri.


132.  Şiir ≠ Şiir.

133.        Şiir = Şiir değil.

Kaynaklar:

Tanrı aşkına, gözünüzü açık tutun." - W. Burtoughs
"Aynı zamanda Bilgi değilse hiçbir imge beni tatmin et­mez. " - A. Artaud
"Konu seçmekte mutlak özgürlük." - İmgeci Manifesto 1912
"Doğal nesne her zaman yeterli semboldür." - E. Pound
"Optik numaralar ve filtreler kesinlikle yasaktır." – Dogma Saflık Yemini


"Şiirin asıl özü yoğunlaşmadır." - İmgeci Manifesto 1912
"Şiir dilinin tümü araştırmayla ilgili bir dildir."  E. Pound.
"Ciddi ve sağlam bir felsefi eser tamamen nüktelerden olu­şarak yazılabilir." L. Wittgenstein "Kimseye göstermezsek istediğimizi yazmakta özgürüz." - A.Ginsberg
"Ulaşmaya çalıştığımız açıklık tam bir açıklıktır." - L. Wittgenstein
"Üslubumuzun bir kulağı sessizliktedir." - Esrari
"Düşüncem kendini düşündü." - S. Mallarme
"Mana kaplan huyludur, dışarı çıkmaz.'' - Tebrizli Şems.
"Şairin anlamlı olmaktan önce daha nice kaygılan vardır." A. Haşim
"Yalnızca nesneleşmiş duygular varlığını korur."  L. Zukotsky

Hiç yorum yok: