20 Ocak 2012

evrimin bir faktörü; karşılıklı yardımlaşma


Henüz yirmili yaşlarda genç bir subay olan Kropotkin, Doğu Sibirya'daki askeri gö­revinin yanı sıra bölgenin fiziki coğraf­yası üzerine de araştırmalar yapıyordu. Bölgede kaldığı beş yıl içinde, çoğu at sırtında olmak üzere yetmiş bin mil yol kat etmişti. Volkanik Hingan Dağ­ları, Kuzey Mançurya, Kuzey Sibirya, Vitim, Usuri ve Amur ırmakları boyunca uzun süreli yolculuklar yapmıştı. Doğu Sibirya'nın, 1863'e dek hiç bi­linmeyen bazı bölgelerine ayak basan ilk bilim adamıy­dı. O zamanlar Darwin'in ev­rim teorisine büyük önem at­feden Rus doğacılardan biri olan Kropotkin, ne Sibirya bozkırlarında ne de Usuri ve Amur vadileri boyunca, Darwin'in bahsettiği türden, hay­vanlar arasında "sürekli mü­cadele" örneklerine -özellikle aradığı halde- hiç rastlama­mıştı. Aksine, dağınık halde yaşayan binlerce karacanın, güneyin ılıman bölgelerine göçleri sırasında bir araya ge­lerek Amur Irmağını topluca geçtiklerine bizzat tanık ol­muştu. Tibet'in yarı vahşi at­ları, sürü hayvanları ve vahşi gevişgetirenler, sert doğa ko­şulları ve besin azlığıyla mü­cadele etmek zorunda kaldık­larında bile, sağlık ve enerji bakımın­dan türün tüm üyeleri neredeyse tü­kenmiş hale geliyorlardı. Transbaykalya ve Sibirya'nın birçok bölgesinde bu gerçeği gözleriyle gören Kropotkin, tedrici evrimi bu rekabet koşullarına dayandırmanın imkânsızlığına inan­mıştı. Sonraki yıllarda sosyal Darwi-nizm üzerine yazılan hiçbir eserle ara­sında ortak bir bakış açısı bulamayan Kropotkin, şöyle diyordu:

"Tüm bu eserler, insanın, yüksek zekâ­sı ve bilgileri sayesinde, insanlar arasın­daki hayatta kalma mücadelesinin çetin­liğini yumuşatabileceğini kanıtlama çabasındaydı; fakat, bununla birlikte, her hayvanın yaşam imkânları için hemcins­lerine karşı mücadelesinin ve her insanın tüm diğer insanlara karşı mücadelesinin bir "doğa yasası" olduğunu da kabul edi­yorlardı. Ben bu görüşü kabul edemez­dim, çünkü, her bir türün içinde acımasız bir hayatta kalma mücadelesinin varlığı­nı kabul etmenin ve bu mücadeleyi bir ilerleme koşulu olarak görmenin, yalnız­ca kanıtsız bir iddiada bulunmak olmadı­ğına, aynı zamanda, doğrudan gözleme dayanmadığına da ikna olmuştum."

Yabanıl insan yaşamını ve hayvanlar alemini, kana susamış "gladyatör gös­terisi" gibi sunan Darwincilerin "azgın mücadele" anlayışı, eşitlikçi, dayanış­macı, özgür toplum düşüncesine de cepheden saldırı anlamına geliyordu. Bu nedenle, Malthus ve Darwincilere yanıt vermek neredeyse zorunlu hale gelmişti.

Kropotkin, bu yanıtı vermekte ge­cikmedi. Avrupa'da sürgünde yaşadığı yıllarda konuya ilişkin belge ve doküman toplamaya başladı. Kropotkin'in çalışması, 1890 yılı sonlarından itibaren, önce Nineteenth Century dergisinin sayıla­rında makaleler halinde, daha sonraki yıllarda da temel eserle­rinden biri olarak, Evrimin Birfaktörü; Karşılıklı Yardımlaşma (mutual aid; afactor of evolution) adıyla yayımlandı. Kitap, bilim dünyasında olduğu kadar anar­şistler arasında da büyük ilgi gör­dü ve kısa sürede birçok dile çevirilip yayımlandı. Anarşist dü­şünce açısından tam anlamıyla bir köşe taşı niteliğine sahip olan bu kitap, özgürlükçü düşünceye doğal ve bilimsel temeller oluştu­rurken ahlâki kaygılara da özel bir vurgu yapıyordu. Topluluk halinde yaşayan canlıların, bir ta­kım sosyal duygu ve alışkanlıkla­ra yol açan kolektif bir adalet duygusu geliştirdiklerini belirten Kropotkin, bu adalet duygusu ol­madan topluluk halinde yaşama­nın imkânsızlığından söz eder:

"Topluluk halinde yaşam, en zayıf bö­cekleri, en zayıf kuşları ve en zayıf me­melileri, en korkunç etoburlara ve avcı kuşlara karşı mücadele edebilecek ve ko­runabilecek hale getirmektedir; çok zayıf bir doğum oranına rağmen bazı türlerin varlığını sürdürmesini sağlayan şey işbir­liğidir.

"Bu nedenle, adalet duyguları sürü ha­linde yaşayan tüm hayvanlarda gelişmiş­tir. Kırlangıçlar ve turnalar ne kadar uzak mesafeden gelirlerse gelsinler, her biri bir önceki yıl inşa ettiği ya da onardığı yuvaya geri döner. Eğer tembel bir serçe, bir arkadaşının yapmakta olduğu yuvayı sahiplenirse, hatta oradan birkaç saman çöpü kaçırmaya çalışırsa, serçe grubu tembel olana müdahale eder: ve açıktır ki, bu müdahale kural olmasaydı, kuşlar, hep yaptıkları gibi, yuva kurmak için asla bir araya gelmezlerdi."

Karşılıklı yardımlaşma ve uyumu bir doğa yasası olarak gören Kropotkin, anarşiyi de doğal düzen olarak görür. O, hayvan dünyasında kategorik bir egemenlik kurmadığı gibi, insanın hayvan ve doğa üzerindeki egemenli­ğinin, insanın insan üzerindeki ege­menliğine yol açtığını savunur.

Öte yandan, anarşistler arasında, Kropotkin'in bazı yaklaşımlarını aşırı iyimser ve kaderci bulanlar da vardı. Onlara göre, Kropotkin, ilkel toplum­lara ve ortaçağ toplumlarına iyimser bir bakış açısıyla yaklaşıyor, töre ve geleneğin baskısını yeterince görmü­yordu. Kropotkin'in iddiasının aksine, "bir Buşman yerlisinin, Kropotkin'in Londra'daki günlük yaşamında karşı­laşmadığı kadar çok müdahaleyle kar­şılaştığını" ileri sürüyorlardı.

Yabanıl toplumların yaşamındaki özgürlüğe sıkça vurgu yapan Kropot­kin, hayvan yaşamının sosyalliğini bil­meyen ve tamamen yanlış hayal ettiği "hayvani" özellikleri vahşilere yükle­yen modern toplumun bu tutumuna çarpıcı bir örnek verir; kabile gelenek­lerinin katili cezalandırma yöntemleri­ni, günümüzde de "kana kan" ilkesine bağlı kalarak katili cellada teslim eden yargıcın yöntemiyle karşılaştırır:

"Ölüm kararı durumunda, kimsenin infaz eden olmak istememesi çarpıcıdır. Herkes taş atar ya da baltasıyla vurur, fakat ölümcül bir darbe indirmekten •özenle kaçınılır. îleriki dönemde rahip kurbana kutsal bir bıçak saplayacaktır. Daha sonraları ise bu işi yapan kral ola­caktır, ta ki uygarlık paralı celladı keşfe­dene kadar."

Ortaçağ şehir cumhuriyetlerindeki karşılıklı yardımlaşma ilişkileri üzerin­de de etraflıca duran Kropotkin, şu sonuca varır:

"Ortaçağ şehri, üretim ve tüketim için, bütün bir toplumsal yaşam için, devletin prangaları olmadan; aksine, sanat, zana­at, bilim, ticaret ve politikadaki her bir gruba yaratıcı dehasını ifade etmesi için tam bir özgürlük sağlayarak, sıkı bir karşılıklı yardım ve destek birliğini, köy komününden çok daha geniş ölçekte ör­gütleme girişimiydi."

Kropotkin'in işaret ettiği bir başka nokta ise, özgür birlik, özgür federas­yon, cemaatlerin yerel bağımsızlığı ve her türlü karşılıklı yardımlaşma kuru­muna öldürücü darbenin Avrupa'da Kilise ve Devlet tarafından ancak on altıncı yüzyılda indirilmiş olduğudur.

Öte yandan, biyoloji ve sosyolojinin insan ve hayvan davranışlarına dair yeni bulguları, Kropotkin'in yüz yıl önce vardığı sonuçları bugün hemen hemen bütünüyle doğruluyor.

Titiz bir araştırma ve gözlemin ürü­nü olan Karşılıklı Yardımlaşma; Dar-wincilerin, gerek hayvan yaşamında gerekse toplum yaşamında görmezden geldikleri temel bir ilkeyi (karşılıklı yardım ve destek ilkesini) ele alarak evrimin asıl faktörünü inceliyor.


Karamecmua / haziran mayıs / sayı iki

Hiç yorum yok: