22 Temmuz 2009

meskut bir sayhanın kayrası..efraim soğaç



MESKUT BİR SAYHANIN KAYRASI...


“yıldızlar ateşböceği sanılmaktan korkmazlar.”

-TAGORE-

Şairlerin şiir diyaloğu, sağırlar diyaloğundan bin beterdir..

Şiirin şüyu’, vukûundan beterdir derler ya; mezardaki servilere manevra yaptıran rüzgârlara nümizmatik şairler,şiirini mezarlıktan kurtaramayanların yazdıkları şiirlere de palendromik şiirler denir...

Eylülîlerin soluğu, sonbaharın gasilhane mubassırları gibi ensemde ...

Bu gasilhane mubassırlarının ufunetinin sinmediği yer yok gibi...

Halbuki şiir, henüz kimsenin gitmediği,gidemediği yerlerden,şairin eve dönme sevinci...

Şairlerin eve dönme sevincini senelerdir kimler dillendiriyor...

Bu hakiki şiiri ben üç evreye ayırıyorum:

1. evre: isyân evresi
2. evre:hüzün evresi
3. evre:”dasein” evresi

Nedir, hüzün evresi en uzun dönemi kapsar....

Gelgelelim, “dasein” evresinde ,mezarlıklarda yankılanan nice-nite şairin şiirleri,meskut bir sayhanın kayrasıdır...

Ele geçmeyen(!) peçeli peçesiz ,vird-i zebân narsistik,mistik şiiri ne tarif eder :



“Sais’deki heykelde pek muammalı olan şu yazıt bulunur: Olmuş olanın hepsi,olanın hepsi,olacak olanın hepsi benim, ve hiçbir ölümlü (şimdiye kadar), peçemi kaldıramadı.”

Halbuki denizyıldızlarına sorsak,muhtemelen,şöyle derlerdi:-Denizlerin bütün balıkları, aynı anda su içse,denizler kurumaz....denizlerin bütün balıkları, aynı anda ağlasa,denizler taşmaz!

Ah ki, yedi deryâlar birbirine küsmüş de ,hiçbir balığın bundan haberi yok...


Efraim Soğaç

22.07.2009

Hiç yorum yok: