27 Temmuz 2024

2024 Paris Olimpiyatları ve Dünyanın hali pürmelali, mehmet işten

2024 Paris Olimpiyat oyunları başladı.
Muazzam bir açılış töreniyle.


Adeta bir sanat yapıtı izler gibi saatlerce sıkılmadan izledik. Görkemli bir tören düzenlemiş Fransızlar. Bir 'performans' olarak bakıldıkta harikulade tablolar vardı. Işık, ses, görüntü, kareografi.. hiçbir şey için masraftan, emekten kısılmamıştı. Özellikle dikkatimi çeken günümüz inasanının gerçekliğine uygun olarak "instagram" mantığında, tablolar halinde yığınla tablonun eklemlenmesiyle oluşan bir resital kurgusunda tasarlanmış olması. Reelste kaydırma duygusu uyandırıyordu insanda. Oraya bakıyorsun başka bir şey, buraya bakıyorsun başka bir şey... Eski açılış törenlerinin sonunun geldiği anlaşılıyor. Sabit bir platform yani!.. Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın ve ne kadar güzel hazırlanmış olursa olsun tek bir merkeze odaklı gösteriyi insanlar izleyemez artık. Sosyal medya biçimlerinin hayatımızı, bakış açımızı ve eğlenebilme yeteneğimizi ne derece etkilediğinin kanıtı olarak kalsın akılda.
Başka şeyler de var tabii. Çok iyi bir fikir olan katılımcı ülke sporcularının Sen Nehri'nde süzülüp giden teknelerin üzerinde yer aldığı geçit resmi bizlere dünyanın ne muazzam bir kültür zenginliğine sahip olduğunu gösterdi. İlk sırada malum sebeplerle Yunan kafilesi çıktıktan sonra ikinci sırada "Mülteci sporcular kafilesi" çıktı? Kafa dünya sorunlarına kayıyor haliyle..
Hemen hemen her ülke kendi bayraklarındaki renklere uygun tasarlanmış elbiselerle arzı endam eyledi. Halbuki bayraklar ulusları simgeler ama halkların, yerel kültürlerin renkliliğini yansıtmaktan uzaktır o renkler. Misal bizimkilerim turkuaz mavisi... Tamam bayrak değil ama ne alakası var bizimle bu mavinin?.. Turkuaz mavisi? Türk taşı diye bir taş varmış da falan da filan. ben daha hayatımda görmedim Türk taşı. Gördüm tabii buraların taşını toprağını ama onları saymıyorlar. Ben olsam tasarlardım bir Anadolu esvabı, onu giydirirdim çocuklara...
Az kalsın unutuyordum. Birkaç yıldır tüm ülke olarak Filenin Sultanları ile yatıp kalkıyorduk 🙂 Ama törende onlar yer almadı. Sonra öğrendik. Voleybolcu kızlardan biri "beraber milli marşı söyleyebileceğim birileriyle sahada olmak isterdim" demiş,"bir Kübalıyla değil" Vargas'ı kastederek!

Yahu şu milliyetçilik nasıl bir beladır, her yerde karşımıza çıkıyor... Bam bam çivileri rakiplerin tepesine çakarken iyiydi, milletçe yere göğe koyamıyorduk. Şimdi de sahip çıksanıza, bu salak beyanatı vereni ayıplasanıza... Varsan baksan onu vatandaşlığa alabilmek için envaiçeşit dümen çevirmişizdir. İnsanlara yazık yahu... Heder oluyorlar dinlerin, milliyetçiliklerin, ideolojilerin hegemonyasında..
Ama yine de çok etkileyici bir geçit resmiydi.
Ancak bu parıltının altını üstünü kazıyınca başka şeyler de çıkmıyor değildi.
Aman tanrım ne ülkeler icat olmuş biz atlaslara bakmayalı!.. Ben yaşta olanların dünyanın durumu hakkında yeniden düşünmesine neden oldu ister istemez. Ne acayip ülkeler türemişti: Nauru, Lesotho, Esvatini, Trinidad ve Tobago, Mauritius... Bu çoğunun bayrağından anlaşıldığı kadarıyla Fransız, İngiliz sömürgesi olup birkaç yüzyıl tüm zenginlikleri sağılıp azat edilen ülkeleri oturup biraz çalışmaya karar verdim. Ki bu azat etmenin de gerçekte özgürlükle, bağımsızlıkla ilgisi olmadığı, kamuoyu önünde bir özüre tekabül ettiği, sömürünün aynen devam edeceği, söz konusu ülkedeki yeni muktedirleri yine kendi şirketlerinin belirlediği, maddi manevi tazminat davası açılmayacağına dair garanti aldıklarını da biliyoruz.
Dikkatimi çeken bir ayrıntı da Makedonya'nın "Kuzey Makedonya" olarak geçmesi. Sonra anlıyorsunuz tabii neden öyle olduğunu. Yunanistan'da da Makedonya diye bir bölge var. E ama kardeşim, orası bir bölge, bu ise ülke. O nasıl olacak? Oluyor işte..
Aynı durum tersinden Kıbrıs'ta yaşandı tabii. Güney Kıbrıs diye değil Kıbrıs adıyla geçtiler. Ne demek bu? Ada'da tek devlet var ve Türkiye orada işgalci ülke. Olimpiyat Komitesi Güney Kıbrıs diyemiyor, dese soracaklar bunun Kuzey'i neresi? Belli ama dünya tanımamış Kuzey Kıbrıs'ı o nasıl olacak?
Filistin kafilesine dikkat kesildik, bir hareket olacak mı diye, olmadı. Ama işte şu kurt işareti meselesinden öğrendiğimiz üzere spor alanlarına siyaseti olabildiğince sokmamak gerekiyor sanırım.
Meseleler, meseleler yani...
Ayrıca, adeta bir dünya tarihiydi açılış töreni. Sanatta, kültürde, medeniyette her şeyi onların bulduğunu hep beraber bir kez daha idrak ettik. Büyük besteciler, edebiyatçılar, bilim adamları görünüyordu ekranda arada bir... Gerçekten de her şey Fransa'dan çıkmış diyesi geliyordu insanın.

Bastil Hapishanesiyle, mary antuanıyla, giyotiniyle, kanı ve şiddeti anlatan iyi tasarlanmış bir Fransız Devrimi tablosu...
Ama hep Fransa içinde olan biten faaliyetler. Cezayir'i nasıl işgal ettik, Afrika'yı nasıl sömürgeleştirdik iması taşıyan bir şey yoktu mesela. İstanbul Olimpiyatları geldiğinde bizimkilerin "İstanbul'un Fethi"ni orya koymadan, şöyle gemileri bir dağda yürütmeden içlerinin serinlemeyeceğini düşününce nasıl olacak o zaman o işler bilemedim. Gelgelelim ulusların tarihi böyle şeylerle dolu.
Paris'te nasıl Cezayir katliamları gösterilmediyse, 2028'deki Los Angels Olimpiyatları'ında "kızılderili katliamları"nın, ve İstanbul Olimpiyatları'nda, ermeni katliamlarının, alevi katliamlarının gösterilmeyeceğine eminiz nasıl olsa...
Ulusal takımlarında 'zenci' ağırlığı olan Avrupa devletlerindeki bu durumun sömürgecilik faaliyetlerinin lideri olmalarıyla ilgili olduğunu zaten anlıyorduk ama törenlerde yirmi ülkenin bayrağında İngiliz bayrak modelini ya da allahın Afrika ülkesinin bayrağında haç işareti görünce tarih önümüzde temerküz ediyordu adeta.
Bir diğer konu, (muhakkak ki literatürde bir adı olan, benim ancak "ayrıksılar defilesi" diyebileceğim) defilemsi etkinlikteki görüntülerdi. LGBTİ'lerin, sakallı kadınların, transların, şişmanların, yaşlıların, engellilerin cinsellik çağrışımlarıyla boy gösterdiği bir defile! Bunu bütün dünyaya canlı yayında yayımlamak! Aşkolsun adamlara. TRT de yayımlamak zorunda kaldı tabii bunları. Daha izlerken herkesin olduğu gibi benim de aklıma bu görüntülerin yaratacağı infial geldi. Nitekim konu sosyal medyada gündem olmaktan başka neredeyse tüm malum medyada "Sapık Olimpiyatı" türünden manşetlerle verilmişti bugün. Hayırlısı olsun, ne diyelim... Yani dünyada ne varsa olimpiyatlarda da o var. Bu değil mi konu? Dahası olimpiyat bir anlamda bu demek değil mi? Ben yanlış mı biliyorum.

Ama spor müsabakalarını izlemek için mükemmel bir yaz gibi geliyor bana. kendi koşullarımın serbestliğinden kaynaklanıyor tabii.
İyi seyirler.

Hiç yorum yok: