'Çılgın Dahi' Direniyor!
*Bu yazı Ateş Hırsızı dergisinin vermiş olduğu bir ekten kopyalanmıştır.
"Bu adam federal hükümeti* federal hukuku, FBl'ı ve koca bir adalet sistemini hiçe sayarak kaos yaratıyor. " Federal savcı Donald Heller, Unaboınber zanlısı Theodore Kaczynski'nin davasıyla ilgili tavnnı böyle açıklıyordu. Uzun zamandır beklenen Theodore Kaczynski davası nihayet geçtiğimiz Kasım ayında görülmeye başlandı. Unaboınber olayı 18 yıl boyunca ABD'yi nasıl sarstıysa, Theodore Kaczynski davası da bir o kadar yankı yarattı. Geçtiğimiz haftalara kadar ABD'nin gündeminden düşmeyen Theodore Kaczynski davasının ayrıntılarına geçmeden önce, Theodore Kaczynski'nin yakalanma öyküsüne ve yakalandığı tarihten bugüne kadar yaşanan gelişmelere kısaca bir göz atalım.
7 Nisan 1996 günü dünya medyası "Bombacı yakayı ele verdi" haberleriyle çalkalanıyordu. Ajanslar, 18 yıldan beri gönderdiğ bombalı paketlerle 3 kişinin ölümüne, 23 kişinin de yaralanmasına yol açan, hazırladığı teknoloji karşıtı manifestosunu bomba tehdidiyle The Washington Post gazetesinde yayınlatan ve Unabomber olarak adlandırılan kişinin Montana'daki bir orman kulübesinde yakalandığını duyuruyorlardı. Böylece Harvard mezunu, 54 yaşındaki matematik profesörü Theodore Kaczynski'nin macerası başlıyordu. Medyanın "çılgın dahi" dediği Theodore Kaczynski, Harvard üniversitesinden mezun olduktan sonra 10 yıl kadar çeşitli üniversitelerde çalışmış, ardından üniversite yaşamına veda ederek kayıplara karışmıştı. Annesi Wanda ile kardeşi David son 15 yıl boyunca yalnızca Theodore Kaczynski'den birkaç mektup almışlardı. Bildikleri tek şey, Theodore Kaczynski'nin Montana'da inzivaya çekilerek doğayla iç içe yaşadığıydı. ABD üniversitelerindeki kariyerini elinin tersiyle iten Theodore Kaczynski'nin bu tercihi birazcık tuhaf görünmekle beraber, her koyunun kendi bacağından asıldığı böylesi bir ülkede olur böyle vakalar diyen ailesi tarafından çoktan kabullenilmişti. Kendisine gönderilen mektupları anlamakta güçlük çeken küçük kardeş David, abisi Theodore Kaczynski'nin akıl hastası olabileceğini sık sık düşünmekle beraber, Montana dağlarında doğayla baş başa yaşamaktan son derece hoşnut görünen abisi için yapılacak bir şeyin olmadığı sonucuna varmıştı. Ancak 19 Eylül 1995 günü The Washington Post gazetesinde çıkan Unabomber Manisfestosu, Kaczynski ailesinin yaşamında yeni bir sayfa açıyordu. Manifesto ABD ve uluslararası kamuoyunda muazzam bir yankı yaratmış, kim tarafından yazılmış olabileceği sorusu büyük bir merak konusu olmuştu.
Zaten FBl'ın istediği de buydu. Unabomber adı verilen kişi veya kişiler 18 yıldan beri esrarını korumuş, FBI tarihindeki en pahalı insan avı operasyonları fiyaskoyla sonuçlanmış ve bu başarılı eylemci(ler) her defasında hiçbir iz bırakmadan kayıplara karışmıştı. CIA profesyonellerinden, suç analistlerinden tutun da, büyücü ve medyumlara dek, tüm uzmanlar şanslarını denemişler ama bütün bunlar doğru dürüst bir ipucu bile ortaya koyamamıştı. İşte FBI ve Federal Savcı böyle bir çaresizlik içinde bombacının tehditlerine boyun eğerek manifestonun yayınlanmasına izin vermişti. Hesap şuydu; gazetelerde yayınlanacak olan bu manifesto şüphe yok ki yoğun bir toplumsal ilgi görecek ve bu arada böyle "saçma" düşüncelere sahip olan birini tanıyan bir komşu, bir dost, bir okul veya askerlik arkadaşı belki de bombacının kimliği hakkında FBI'a bazı ipuçları sağlayabilecekti. Nitekim 18 yıllık başarısızlığının ardından FBI, bu son oltasıyla bir ipucuna ulaşmakta gecikmeyecekti...
Theodore Kaczynski'nin kardeşi David, manifestoyu gazetelerde okuduğunda içine kurt düşmüştü. Manifestoda dile getirilen düşünceler, Montana'daki orman kulübesinde yaşayan abisinin düşüncelerine ne de çok benziyordu. Üstelik uzmanlar böyle bir manifestonun ancak ABD'nin en iyi üniversitelerinde eğitim görmüş biri tarafından yazılabileceğini belirtiyorlardı. David Kaczynski'nin şüphelerini güçlendiren olay 1995 yılının sonlarına doğru yaşandı. Annesi Wanda Kaczynski, 30 yıldan beri yaşadığı Şikago'daki evinden taşınacaktı ve David de annesine yardım etmeye gitmişti. David eski kutu ve paketleri karıştırırken abisi Theodore Kaczynski'nin bazı özel eşyalanna rastlamıştı; çeşitli dergi, kitap, gazete ve en önemlisi de Theodore Kaczynski'nin yıllar önce bazı gazetelere yazdığı mektupların kopyaları. David artık abisi Theodore Kaczynski ile Unabomber arasında şu veya bu şekilde bir bağ olduğundan emindi.
Birkaç hafta boyunca ne yapacağına tam olarak karar veremeyen David. sonunda konuyu Washington'da avukatlık yapan arkadaşı Anthony Bisceglie'ye açtı. David'i merakla dinleyen Bisceglie, isterse FBI ile görüşmesine aracılık yapabileceğini söyledi. Bu durum karşısında David zor bir ikilemle karşı karşıyaydı; mahkeme abisini suçlu bulup ölüm cezasına çarptınrsa, bu acıya asla dayanamazdı, ama öte yandan eğer abisi gerçekten Unabomber ise, abisini ele vermemesi suçsuz insanların öldürülmesine seyirci kalmak anlamına gelecekti. Yanlış bir şey yapmakta olduğu duygusundan bir an bile kurtulmamasına rağmen David, kardeşinin ihbarcısı olmaya karar verdi ve kısa bir süre sonra Washington'a uçtu. Arkadaşı avukat Bisceglie, David'i FBI ajanlarıyla buluşturacaktı. Böylece, 1996 yılı Şubat ayında bir Cumartesi günü David Kaczynski FBI ajanlanyla masaya oturarak baklayı dilinin altından çıkarmıştı; abisi Theodore Kaczynski'nin Unabomber olduğundan şüpheleniyordu. Görüşme, avukat Biscegli'nin Washington'daki bürosunda sabahın erken saatlerinde başlamış ve akşam geç
saatlere kadar sürmüştü. FBI ajanları David'e. ihbarının kesinlikle gizli tutulacağı konusunda "güvence" vermiş ve Theodore Kaczynski ile ilgili her türlü ayrıntıya ihtiyaçları olduğunu belirtmişlerdi. Böylece yıllardır peşinde oldukları kişinin izini bulan FBI ajanları bir yandan David ve annesi Wanda ile görüşürken diğer yandan da büyük Unabomber operasyonunun hazırlıklarına başlamışlardı. Theodore Kaczynski' nin yaşadığı orman kulübesinin yeri Mart 1996 başlarında belirlenmiş ve bu arada Unabomber'ın yakalanmak üzere olduğu haberleri basına sızmaya başlamıştı..
Kuzey Amerika kıtasının Batı taraflarına düşen Sacramento bölgesi, Amerika'nın keşfinden bugüne dek pek de önemli değişiklikler geçirmişe benzemiyor. "Amerikan Rüyası"nın henüz canına okumadığı bu bölge, valisi doğanın tüm güzelliklerini kucakladığı için "cennetin arka tarafı" olarak bilinir. Ne yollara, ne direklere, ne kablolara ne de arabalara rastlayabilirsiniz, ama her an karşınıza bir ayı veya başka bir yabani hayvan çıkabilir. Oraya buraya serpişmiş seyrek birkaç yerleşim yeri dışında, çam ormanlanyla kaplı uçsuz bucaksız dağ silsileleri uzar gider. Bu bozulmamış doğa parçasının bir yerlerinde, Montana yakınlarında, Lincoln isimli küçük bir kasaba vardır. Birbirine birkaç adım uzaklıkta bir kütüphane ve bir postaneden başka bir şeyi olmayan bu kasabaya yıllar önce ilginç bir kişi gelmiş ve kasaba yakınlarında çam ağaçlarından yaptığı bir orman kulübesine yerleşmişti. İlk başlarda herkeste merak uyandıran sessizliği, yıllar geçtikçe kasaba halkı tarafından kanıksanmıştı. Zamanının çoğunu kulübesinin çevresinde geçirir, bazen haftalarca hiç dışan çıkmazdı. Genellikle siyah giysiler giyer, eski püskü parçalardan yapılmış tek pedallı bisikletiyle arada bir kasabaya inerdi. Pek kimseyle konuşmaz hatta kimi zaman başladığı cümleyi bile tamamlamazdı. Kasabaya indiğinde çoğunlukla kütüphaneye gider ve orada saatlerce okurdu. Gazetelerin yanı sıra kütüphane görevlisinin başka yerlerden getirttiği Almanca ve İspanyolca kitapları ve en önemlisi de Amerika'daki başlıca bilim dergileri olan Scientifıc American ve Omni'mn yeni sayılanın okurdu. Ayda bir kere bakkala gider ve arada bir bazı yerlere telefon eder, bazen de kasabanın dışına seyahate çıkardı. Bu ilginç adam Theodore Kaczynski'den başkası değildi. Acaba hangi nedenler Theodore Kaczynski'yi ABD'nin seçkin üniversitelerindeki matematik profesörlüğünden koparıp Montana dağlanndaki bir orman kulübesine getirmişti? Belki de yüzlerce yıllık çam ağaçlannın rüzgârlı gecelerde çıkardığı o büyülü ezgilerdi...
Ancak son birkaç haftadan beridir bu büyülü ezgilere başka sesler de karışmaya başlamıştı. Çünkü, oduncu, postacı ve dağcı kılığına giren FBI ajanlan oldukça geniş bir alanı abluka alüna almışlardı. Kulübenin ya-kınlanna mikrofonlar yerleştirilmiş, koca bir orman tenmal kamera ve benzeri bir yığın gözetleme aletiyle doldurulmuş, hatta uydu aracılığıyla kulübenin içi de gözlenmeye başlanmıştı.
Keskin nişancılardan, helikopterlerden, zırlılı kara araçları filolarından oluşan devasa FBI operasyon timleri, haftalarca Theodore Kaczynski'nin kulübesini ve bulunduğu bölgeyi ablukaya aldılar. Nihayet 1996 yılı Nisan ayının ilk haftasında kulübeye baskın yapılarak Theodore Kaczynski gözaltına alındı. Kulübede patlayıcı yapımında kullanılan çeşitli maddeler ve bomba yapımıyla ilgili kitaplar bulunmuştu. FBI ajanları, yakaladıkları kişinin Unabomber olduğundan şüphe etmiyorlardı. Unabomber, ABD tarihinde FBI'ı en çok uğraştıran, en başarısız ve de en pahalı operasyonlara mal olan eylemci(ler)den biriydi. 18 yıl boyunca 200'den fazla şüpheli gözaltına alınıp sorgulanmış, herhangi bir ipucu verebilecek binlerce kişiyle görüşmeler yapılmış ve FBI' in kurduğu 800-701 BOMB rumuzlu ihbar hattına 20 000 telefon gelmişti. 18 yıllık bu sürekavı Montana dağlarındaki bir orman kulübesinde 1996 Nisan'ımn ilk haftasında böylece noktalanıyor ve ABD kamuoyunun gündemine Theodore Kaczynski davası geliyordu...
Unabomber olduğunu henüz kesin olarak kabul etmemiş olan Theodore Kaczynski'nin yakalanması, Unabomber olarak bilinen kişi veya kişilerin verdiği teknoloji karşıtı devrim mücadelesinde yeni bir dönemin başlangıcı niteliğindeydi. Bomba tehdidiyle Washington Posfte yayınlanan manifestoda savunulan görüşler sadece ABD'de değil, dünya çapında da yoğun bir ilgi görmüş ve manifesto kısa süre içinde Fransızca, Japonca ve Türkçe'ye çevrilip kitaplaştırılarak yayınlanmıştı. Bu yoğun ilgi, Theodore Kaczynski'nin yakalanmasıyla birlikte anlamlı bir dayanışma* hareketini de çabucak yarattı. Kısa süre içinde ABD ve birçok diğer ülkede Theodore ; Kaczynski ile dayanışma komiteleri kuruldu. Çoğunlukla anarşistler ve radikal çevreciler tarafından kurulan bu komiteler bir yandan davayı yakından izleyip Theodore Kaczynski ile çok yönlü bir dayanışmaya girerlerken, diğer yandan da manifestoda savunulan devrim perspektifini tartışmaya açıyorlardı. Savcının idam talebini açıklamasından sonra Unabomber Politik Eylem Komitesi, çalışmalarını hızlandırdı. ABD'de 1996 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde Theodore Kaczynski komite tarafından başkan adayı gösterilerek yoğun bir dayanışma kampanyası başlatıldı. Tüm bu eylemlerle amaçlanan şey; Theodore Kaczynski'yi muhtemel bir ölüm cezasından kurtarmaktı, öte yandan dayanışma kampanyaları boyunca manifestoda savunulan düşüncelere de dikkat çekiliyordu.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi, duruşmalar daha başlamadan önce bile, Theodore Kaczynski davası ABD'nin gündeminden düşmüyordu. Bunun nedeni yalnızca ABD kamuoyunun her defasında belli bir davayla oyalanma merakından öte bir durumdu, zira bu dava pek çok "ilk"i gündeme getirmişti. En ilginç "ilk"lerden biri, Theodore Kaczynski'nin içinde yaşadığı kulübenin olduğu gibi yerinden sökülüp mahkeme binasına getirilmesiydi. Bu gelişme üzerine medya manşetleri patlatmıştı:
"Birleşik Devlerin tarihinde görülmemiş bir savunma! Müvekkilinin yaşam tarzı konusunda mahkeme heyetine ve jüriye yeterli kanıt sunmakisteyen avukat, koca bir kulübeyi Lincoln kasabasındaki ormanın içinden söküp özel bir kamyonla Sacramento'daki mahkeme binasına getirterek, mahkeme heyetini ve jüriyi kulübenin içini 'turlamaya' davet etli.1"
Diğer bir ilk ise, Tlıeodore Kaczynski'ye verilecek ceza için halkın görüş bildirebileceği iki telefon hattının açılmasıydı. "Theodore Kaczynski asılmalı mı, asılmamalı mı?" isimli bu hatlara gelen telefonların dökümü yapıldığında, "asılmamalı" diyenler çoğunluğu oluşturuyordu. Jüri seçilip son duruşmalara geçildiğinde ise konuyla ilgili tartışmalar daha da alevleniyor ve dava ABD medyasının başlıca gündem maddesi oluyordu.
Theodore Kaczynski'yi Quin Demir isimli federal bir avukat savunuyordu. Bu avukat sanığın tercihi değil, yargı kurumları tarafından tayin edilen bir avukattı. Yine de avukatın savunma stratejisi belirginleşene kadar Theodore Kaczynski avukatına fazlaca itiraz etmemişti. Oysa, avukatı Theodore Kaczynski'nin haberi ve onayı olmadan savunma stratejisini müvekkilinin akıl hastası olduğu üzerine kurmuştu Zaten kulübeyi mahkeme binasına getirtmesinin nedeni de, ancak akıl hastası olan bir insanın böyle bir kulübede yaşayabileceğine jüriyi inandırmaktı. Theodore Kaczynski. avukatının uygulayacağı savunma stratejisini anlar anlamaz, mümkün olan her yolla savunmaya müdahale etmeye başladı. Aşağı yukarı her duruşmada avukatıyla tartışmaya, kavga etmeye başladı. Bir türlü avukatım bu savunma biçiminden vazgeçiremeyince bu defa mahkemeye çeşitli dilekçeler vermeye başladı. Şunlan istiyordu; mevcut avukatını azletmek, savunmasını "akıl hastalığı" üzerine kurmayacak olan yeni bir avukata vekalet vermek ya da savunmasını kendisinin yapmasına izin verilmesi. Theodore Kac-zynski'nın bu doğal talepleri, davayla ilgili olarak cereyan eden tartışmaların odak noktasını bir anda değiştiriyordu: artık tartışılan ABD hukuk sistemiydi.
Kamuoyunun üzerinde durduğu temel sorular söyle sıralanıyordu: "Birleşik Devletler Anayasası'na göre, yargılanmakta olan bir sanığın ne şe kilde savunulacağına kim karar verir, avukatı yoksa sanığın kendisi mi? Avukat, müvekkili rafından kendisinin idam edilmesine yol açacak bir savunmaya zorlanabilir mi? Bir sanığın akli dengesi duruşmalara katılacak kadar yerinde ise bu, o sanığın kendisini savunacak kadar sağlıklı olduğu anlamına gelir mi, hele de sanığı ölüm cezasından kurtaracak en iyi savunma, sanığı akli dengesinin yerinde olmadığı biçiminde savunma ise? Nasıl olur da Birleşik Devleti Anayasası, deli olduğu iddia edilen bir matema tik profesörü tarafından böylesine içinden çıkılmaz bir düğüme dönüştürülecek hukuksal boşluklar taşır? Birleşik Devletlerin hukuk sistemi yasal haklarını tersi yönde kullanan bu 'çılgın dahi'nin matematiksel manevraları karşısın tökezleyecek kadar gevşek midir?" Medyanın, Anayasa uzmanlarının ve Adalet Bakanlığı temsilcilerinin kesin bir cevap veremediği bu sorular mahkeme heyetini de günlerce meşgul etti. Öylesine bir belirsizlik söz konusuydu ki. davaya bakan Yargıç Garland Burrel bile basına verdi demeçte şaşkınlığını itiraf etmek zonında kal yordu: "Size düşüncemi söyleyeceğim, ancak bu şekilde düşünmeli miyim yoksa düşünmeme miyim, doğrusu bunu bilmiyorum."
Duruşmaşlar Kasım 1997'de başlamasına rağmen her duruşmada yeni bir durumun gündemi gelmesinden dolayı geçtiğimiz Ocak ayının sonlanna kadar dava bir türlü sonuca bağlanamadı. Bu arada Theodore Kaczynski'nin intihar girişiminde bulunduğu şeklinde bir haber de yayıldı, ancak ne kendisi ne de avukatları bu konuda bir açıklama yapmadı. Adeta çıkmaza giren davayı bir an evvel bitirmek isteyen mahkeme heyeti, çareyi bazı kararlan vermekte aradı; savunma stratejisine sanık değil avukat karar verirdi, sanık ancak suçlamaları kabul veya reddedebilirdi, sanığın avukatını azledip yeni bir avukat tayin etmesi için artık çok geçti, aynı nedenlerle sanığın kendisini savunması artık mümkün değildi ve saıuğın akli dengesinin yerinde olup olmadığı psikiyatristler tarafından yapılacak bir muayeneyle belirlenecekti. Ancak, Theodore Kaczynski, psi-kiyatristlerden özel bir korku duyduğunu belirterek böyle bir muayeneyi kendi rızasıyla kabul etmeyeceğini belirtti. Bir sonraki duruşmanın başlangıcında Theodore Kaczynski kısık ve sakin bir sesle tekrar söze başladı: "Sayın ekselansları, duruşma başlamadan önce izninizle, avukatlarımla aramdaki ilişkiye yeniden değinmek istiyorum. " Bezgin bakışlarla Theodore Kaczynski'yi süzen Yargıç Garİand Burrel, sanığın ve avukatının yargıç odasına gelmelerini emretti. Yargıç odasındaki görüşme tamı tamına dörtbuçuk saat sürdü. Theodore Kaczynski davanın hiçbir aşamasında deli biri olarak değerlendirilmesini asla kabul etmeyeceğini kesin bir şekilde ifade etti, yeni bir avukatın tayin edilip davanın birkaç ay daha uzaması pahasına olsa bile. Yargıç odasındaki uzun görüşme esnasında avukatlanyla arasında büyük bir anlaşmazlık olmasına rağmen, Theodore Kaczynski avukatlarına ve yargıca son derece kibar davranıyor, sık sık espriler yaparak gerginleşen havayı yumuşatıyordu. Bu arada San Francisco'dan Tonny Serra isimli bir avukat mahkemeye bir fax çekerek, eğer avukatını azletmesine izin verilirse, Theodore Kaczynski'yi ücretsiz olarak savunacağını belirtiyordu. Telefonda Theodore Kaczynski ile konuşturulan Tonny Serra savunmayı akli dengesinin bozuk olduğu olgusu üzerine kurmayacağı konusunda güvence veriyordu. Theodore Kaczynski bu avukata vekalet vermek istediğini belirtti, ancak yargıç Burrel, bunun için artık çok geç olduğunu ileri sürerek bu talebi reddetti. Yargıç odasından çıkıp duruşma salonuna döndüklerinde yargıç Burrel, savunma sorununun çözümlendiğini, Theodore Kaczynski'nin bundan böyle avukatlanyla uyum içinde davranacağını duyurarak o günkü oturumu kapattı. Herkes artık davanın çıkmazdan kurtulduğunu ve ertesi günkü duruşmanın karar duruşması olacağını sanıyordu. Oysa tam tersi oldu, bir sonraki gün davanın içine düştüğü çıkmaz daha da derinleşti. Duruşmanın başlamasıyla birlikte avukat ayağa kalktı ve mahkeme heyetine dilekçesini sundu: "Bay Kazinski'nin talebi üzerine, akli dengesinin bozuk olduğu biçimindeki savunmamızdan vazgeçiyoruz. Müvekkilimiz kendi kendisini savunmaktan başka bir seçeneği olmadiğını düşündüğünden, davadan çekilmemizde ısrar etmektedir ve bizler de böyle bir durumda sanığı temsil etmemizin doğru olmadığını düşünmekteyiz. " Böylece yeniden başa dönülmüş oluyordu. Davanın bu şekilde kilitlenmesi her iki taraf için de yeni bir seçeneği gündeme getiriyordu: tarafların oturup bir pazarlık yaparak anlaşmaya varmaları! Acaba bu pazarlık nasıl sonuçlandı, yani davanın sonucu ne oldu? Bunu da Theodore Kaczynski'nin kendisine bırakalım; bir sonraki sayfada Theodore Kaczynski'nin kendi el yazısıyla kaleme aldığı açıklamayı yayınlıyoruz. Kendisi davanın sonucunu ve karamı anlamını açıklıkla ifade etmektedir. Söz konusu açıklama Theodore Kaczynski'nin avukatı Quin Denvir tarafından bize ulaştırıldı.
ABD ve uluslararası medya tarafından ilgiyle izlenen duruşmalara. Theodore Kaczynski'nin 80 yaşındaki annesi Wanda ve 47 yaşındaki "ihbarcı" kardeşi David'in yanı sıra, Unabomber eylemlerinde yaşamlarını kaybedenlerin yakınları ve bombalı paketlerin infilak etmesiyle yaralanan çeşitli kişiler de katıldılar. 15 yıldır oğlunu görmeyen anne Wanda, zaman zaman gözyaşlarını engelleyemiyor, kardeşi David ise acı ve utanç karışımı bir duyguyla abisini süzüyordu. Her defasında son derece kararlı ve kendinden emin bir edayla salona giren Theodore Kaczynski, annesini ve kardeşini görmezden geliyordu. Annesi Wanda bir duruşmada "Niçin böyle yapıyorsun oğlum?" diyerek hıçkırıklarla seslendiği halde Theodore Kaczynski dönüp bakmadan annesinin yanından geçip gitmişti. Ailesine epeyce kızgın olduğu her halinden belliydi. Yine de kamuoyu ilgisinin odak noktacı bu manzaralardan çok davanın hukuksal seyriydi. Dava, emekli hukukçular ile çeşitli üniversite profesörleri arasında ilginç tartışma ve polemiklere yol açmıştı. En ilginç görüşlerden biri, Stansford Üniversitesi Hukuk Profesörü George Fisher tarafından ileri sürülmüştü: "Kanunlarımız bazı durumlarda, daha büyük bir kötülüğü önlemek için küçük bir kötülük yapmanızı onaylayabilir. Bu noktadan hareket edecek olursak, Unabomber zanlısı, Amerika'yı kurtarmak için Amerika'yı bombalaması gerektiğini hissetmiş olabilir"! Bu açıklamayla şimşekleri üzerine çeken Fisher, sözlerini çabucak düzeltecekti: "Elbette böyle bir savunmanın terörizmin gerekçesi olarak kullanılmasına izin verilemez. " ABD'nin tanınmış hukukçularından biri olan eski Federal Savcı Donald Heller'ın yaptığı ve pek çok profesör, hukukçu, sosyolog ve medya mensubunun katıldığı bir yorumu aktararak yazıyı noktalayalım:
"Bu adamın akli dengesi bozuk olabilir, ama ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. Theodore Kaczynski'nin amacı kendisini kurtarmak değil, hukuk sistemimizi delerek, topluma karşı yeni bir eylem geliştirmektir. Bu adam federal hükümeti, federal hukuku, FBI'ı ve koca bir adalet sistemini hiçe sayarak kaos yaratıyor. Unabomber'ın Manifestosunda savunulan zihniyete sahip olan biri için bu dava bulunmaz bir fırsattır. "
Ömürboyu hapis cezasına çarptırılan Theodore Kaczynski, şu anda Sacramento cezaevinde tutulmaktadır. İletişim adresini aşağıda belirtiyoruz. Dileriz okurlarımız ve dostlarımız, Theodore Kaczynski'yi hücresinde unutulmaya terk etmezler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder