22 Aralık 2010

Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi'nin Paris Sefaretnamesi'nden


Mehmed Çelebi'nin meraklı Fransız kadınlarının seyri altında iftar açışı, namaz kılışı:



Bu esnada Ramazan-ı Şerif geldü, oruç tuttuk ve giceleri cemaate Teravih namazu kıldurduk. Bu esnada Merşal gelüp ayan ve ekabirden selam getürüp "Rica ve niyaz ideriz ki, hanumlarumuz gelüp iftar eyledüğünüzü ve yemek yedüğünüzü seyredmek isterler. Eğer ki iznünüz olursa cümlemüzü sevindürürsünüz ve belkü Kralımız dahi hazzeder" dediler. Çaresiz kalup: "Elimizden ne gelür, hoş geldüler, safa geldüler" dedik, gitti. Anı gördüm ki akşama yarum saat kaldukda bir iki yüz avret, altın ve ziynet içünde ve elmaslara batmuş halde gelüp, karşu be karşu sandalyelere oturdular. Güya konağumuz kadunlar evüne dönüp doldu, daşdu. Sonra etrafumuzda olanlardan dahi iznümüzü haber alanlar bir taraftan gelmede. Birkaç bin kadun içünde galduk. Sanki düğün evüne döndü. Hele her ne hal ise bu azabu çeküp iftar ettük ve yemek yedük. Bunlar, teravih gılduğumuzu ertesi günü haber almuşlar. Yine iftara yarım saat kalunca bir iki bin avret kızlar çıkageldüler. Her biri şekerleme ve çörekler getürdüler. İftar ve taam eyledük. Bunlar gitmezler, saat üçe varuncag otururlar. Meğer bunlar namazu beklerler imiş. Çare yok, abdest alup namazı gılduk. Tekrar izün istedüler. Her gece gelüp iftar ve taam ile namazumuzu temaşa etmek içün yalvarur oldular, izin verdük. Cemaatle oturup gece Teravihi tamam eda idüp ilahiler ve tesbühlerle bütün kadunlar bizi seyrettü ve hayran oldular.

Hiç yorum yok: