1. Uygarlığa karşı olmayan bir anarşizm mümkün mü?
Uygarlık derken ne anlamamız gerekir? Uygarlık dendiğinde anlamamız gereken, şu anki modern yaşamımızda çevremizi kuşatan ve yaşamımızı kolaylaştırdığı varsayılan alet edevat değil, insanın yerleşik yaşama geçtiği günden beri olan biten her şeydir.
Devlet, tahakküm, mülkiyet, hiyerarşi, militarizm, ulus vb. günümüze ilişkin sonuçlarından geriye doğru, gitmesi gereken yere kadar, gidilebilirse neye niçin karşı çıkmamız gerektiği anlaşılabilir. Burada eldeki sonuçlardan hangileri zorunlu sonuçtur, hangileri tarihin o eski dönemlerinde kritik öneme sahip bir hamlenin yapılmaması ile değişebilirdi gibi alanlar vardır elbet tartışılması gereken; ama öncelikle bugün insanların yaşamını cehenneme çeviren bu sonuçlar üzerinden geriye doğru bir yolculuk yapmaya kararlı olunmalıdır.
Bu yazının çok kapsamlı bir yazı olmasını planlamıyorum, bu nedenle toparlayıvereyim; yukarıda saydığım kötülüklerin bir sonuç olmasına neden olan iki kritik değişim vardır insanın tarihinde: Yerleşik hayata geçiş ve toplum’un inşası. Yerleşik hayat ve toplum örgütlenmesinden vazgeçilmedikçe bir daha asla özgür bir yaşam oluşmayacaktır. Yerleşik yaşama ve topluluk’tan toplum’a geçmiş bir yapının devlet, tahakküm, mülkiyet, hiyerarşi, militarizm, ulus üretmekten başka bir yolu yoktur. Cesur olmalıyız. Başka türlü bir sonuç mümkün değilse ilk hareket ettiriciden vazgeçmeliyiz. Nihayetinde oluşturduğumuz şey bir vicdani kanaattir ve bir ahlaktır. En doğrusunu söylemeliyiz. Biz sosyalistler ya da liberaller falan gibi düşüncemize öncelikle hayata geçirilebilirliği, bilimselliği, kitlelere anlatılabilirliği, propagandaya gelirliği açısından bakmıyoruz. Dediğim gibi yaptığımız şey bir vicdani kanaat ve ahlak oluşturmaktır; bu vicdani kanaatin ve ahlakın bize emrettiklerini yapma işini şimdilik bir kenara koyarak bakalım. Böyle baktığımızda en insani olanı, en doğru olanı bulma konusunda daha cesur olabilir ve varolanın zincirlerinden kurtulabiliriz.
Bu kısa izahla bile söyleyebileceğimiz şey şudur: Uygarlığa karşı olmayan bir anarşizm mümkün değildir.
Şu hep söylenen “anarşistler, sistemin yaramaz çocukları” rolüne razı olalım, sistem bizi tolere edebilsin isteniyor. İsteniyor ki "reel politik" üzerinden iş görelim. Gidelim oy verelim, öbür gün gidelim çevreyi koruma, kadına şiddete hayır eylemleri yapalım. Bu, neyse, isteniyor ki bunları cephe gibi değil savaşın kendisi gibi görelim. Anarşistlerden bazıları, sistem eleştirisi yapmak, baş ağrısını giderecek ilaçlar keşfetmek istiyorlar; ama bunu sosyal demokratlardan liberallere, sosyalistlere kadar herkes yapabilir. Reha gibi hükümette görev almaya kadar varır bunun sonu. Daha da acısı bu “mümkün”e oynamaktır. Biz vicdani kanaatlerimizin gereğini yapıyoruz. “Acilci” de değiliz “neşterci” de, “parlementocu” da…Yaralanacağı yerden vurmak’tan yanayız.
2- Anarşistler, demokrat mıdır?
Bir anarşist bakış, Zerzan’ı antidemokratik(!) olmakla da suçluyor: “…devasa bir yıkım beklentisi haricinde hiçbir çıkış umudu olmayan romantik bir nihilistin, uygarlığa karşı anti-demokratik serzenişleri olarak görüyorum. ”Üstelik “Antidemokratik saptaması çok acımasız ve kıyıcı görülebilir.” diye ekleyerek temelde demokrasiden yana olduğunu vurguluyor aynı bakış.
Peşin peşin söylemek gerekir ki anarşistler demokrat ya da demokrasiden yana değillerdir. Görüldüğü gibi her şey birbirini tetikliyor; toplum biçimindeki yaşayışı “mümkün” olan tek biçim olarak aldığınız sürece “demokrasi”yi de en iyi yönetim şekli olarak kodluyorsunuz. Anarşistler topluma da inanmazlar, demokrasiye de. Demokrasi her zaman temsilidir. Temsilin olduğu yerde özgürlüğü ve eşitliği konuşamayız.Temsilin kaldırıldığı yerde – toplumun olmadığı ama topluluğun olduğu yerdir- demokrasi de ortadan kalkacaktır. Demokrasinin eşitlik, başkalarının haklarına saygı, birey hakkı, yurttaşlık hakkı gibi kakaladıkları yan ürünleri sadece kandırmacadır. Biliyoruz ki sistem içi muhalefet yürüten bütün anlayışların kavgası demokraside kendiliğinden olduğu varsayılan bu yan ürünleri hakikaten elde etmeye yönelik ve bununla sınırlıdır. Nasıl dehşet verici bir kandırmaca… Biliyoruz ki demokrasinin temel işlevi insanları yönetmeyi mümkün hale getirmektir. Bu yan ürünler de demokrasiyi “en iyi” ve “en çok istenilir” hale getirmenin küçük ikna haplarıdır.
Sonuç olarak anarşistler demokrat değildir.
Sonuç olarak hiçbir anarşist oy vermeyecektir!
Zaman zaman bir seyirme gibi karşımıza çıkıveren bu tür meselelerin yarattığı bir fırsat vardır: Anarşistlerin tekno-endüstriyel sistemin, giderek medeniyetin bir parçası olup olamayacaklarını netleştirmek. Bilindiği gibi ideolojiler çağı sonrası muhalif düşüncelerin hepsi ilerlemeci toplum düşüncesinin ürünleridir. Burada sadece anarşistlerin yeni bir söz söyleme ve toptan red hakları bakidir. Bu da anarşizmin total ve belirlenimci olamayan özünden aldığı güçtür. Fakat nasıl temel saikler belliyse, ki bunlar antifaşist, anti-emperyalist, antihiyerarşik, antisexist, antimilitarist gibi herkesçe asgari müşterek olarak benimsenmiş kabullerdir, bu anti’lerin karşısında duran yapıların, uygarlığın doğal sonuçları olduğu tespitine varmak da o kadar zor olmasa gerek. Bu kalemlerin belki de en başına medeniyet karşıtlığı’nı eklemek gerekmektedir. Cesurca. Medeniyet karşıtlığının barbarlık ya da ilkellik gibi mecazları sonradan medeni’ler tarafından yüklenmiş anlamlarından korkmadan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder