Üzerinde epey bir süre düşünüp yakın zamanda da bir iddia olarak dillendirdiğim bir konu bu: Türkçe'de bağlaç yoktur!..
Konuyu dayandırdığım birkaç temel ilke var:
* Türkçe deyince Türklerin medeniyetlerle, özellikle Arap ve İran medeneiyetleriyle karşılaşmadan önceki halini ve özellikle Oğuzca'yı kast ediyorum
* Oğuzlar göçebeydi,medeniyet kurmamışlardı, hayatlarında soyut kavramlar yoktu. Göçebenin yaşamı böyle olmak zorunda zaten. Soyutlama demek medeniyet demek.
* Yaşamları da somut ve eyleme dayalıydı dilleri de.
* Somut ve eyleme dayalı bir yaşam ve dil, kuşkusuz ki insanın doğayla bütünleşmesini ifade eder.
* Göçebe uzun cümle kurmaz, uzun cümle medeniyettir.
* Bağlaçların temel işlevi kısa cümlecikleri uzun cümlelere dönüştürmektir.
*Kısa cümle içinde ihtiyaç duyulabilecek bağlaçlar (ve, veya, ya da, ile...) Farsçadır, Türk bunların kullanıldığı durumları bağlaçsız geçmiştir. Zeynep Korkmaz'ın yazısında da görüldüğü gibi ana baba, soy sop, akıllı uslu gibi bugün ikileme diye adlandırdığımız yapılar bu "ve"sizliğin mahsülüdür ki zannımca ikileme de türkçe dışındaki dillerde pek görülmese gerek, dil bilen arkadaşlarımız aydınlatabilirler.
* bağlaçların farsçadan ve arapçadan transferinin altında dini metinlere olabildiğince sadık kalmak düşüncesi egemen olmuş olsa gerek.
* türkçe, yalın, kısa, basit, somut cümle esasına dayanır. (bileşik cümlelerin de yabancı dillerin tesiri ile oluştuğunu iddia edeceğim. bağlı cümle bağlaçla bağlanan cümledir ve cümle bağlaçlarını tümü arapça farsçadır. bileşik cümle eylemsi üzerine kuruludur, eski metinlerde eylemsilerin de fazla olamayacağı kanaatindeyim. bir -ıp, ip, bakıp, gelip vb.. yaygın olabilir. yani bugün "keseceği dalları gündüzden belirleyip akşam olunca oraya giderek bu ağaçları tek tek kesti" dediğimiz cümleyi türkler muhakkak ki " bazı dallar kesecekti. onları gündüzden belirledi. akşam oldu. oraya gitti. bu ağaçları tek tek kesti" biçiminde söylüyordu.
* bağlaç, insanı hayattan kopartmanın yollarından biridir. çünkü yeni bir dil yeni bir dünya demektir. bağlaçlı cümleler kuran adam kuşkusuz ki bağlaçsız cümleler kuran adamdan farklı bir hayat yaşıyordur.
bağlaçlı cümleler kuran adamın hayatı kavramlarla örülüdür, bağlaçsız cümleler kuran adamın hayatı ise nesnelerden ve eylemlerden ibarettir.
* medeniyetle temasımızdan sonra türkçe sözcüklerden tercüme bağlaçlar elde edilmiştir, o ayrı..
* zeynep korkmaz'ın yazısında verdiği yabancı kökenli bağlaçlar fakat, ama, lakin, halbuki, çünkü, nitekim, meğer gibi bağlaçlar son derece kallaviyken, yani bağlaç gibi bağlaçken, türkçe bağlaç olarak sıraladığı (anlaşılan,doğrusunu istersen, dahası vb.) bağlaçların tercüme (ama bu kez Batı dillerinden) oldukları yani uyduruk bağlaç olduıkları açıkça bellidir.
* fiilimsi (eylemsi) sadece uzun cümle kurmak değildir; aynı zamanda devamlılık fikridir, ilişkilendirme fikridir ve medenidir.fiilimsi insanı gerçeklikten koparır. fiilimsi eğitimi ve grameri gereklilik haline getirir; bundan dolayı yaşama ve olası en doğal dile ihanettir.
* "nasıl yaşıyorsan öyle düşünürsün" marx; "nasıl düşünüyorsan öyle konuşursun" yabancı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder