SOM TÜRKÇE
Vakta Lale demiş ki: Türkçe şiir için uygun bir dil değil
Remzi boş bulunmuş, hayır, demiş, Lale hanım, yanılıyorsunuz
Türkçe şunun şurasında kaç dilden biridir görkemli şiiri olanından
Bana bunu anlatırken yazıklandıydı, hata ettiğini düşünüyordu
Türkçe’nin eylemlere dayalı bir dil olduğunu
Ve dahi mücerred sözcük oranının çok düşük olduğunu
Böyle bir dille yazılan şiirin de eh işte
geldim çocuk düştü rüzgar esti
Olacağını söyledimdi de güldüydük.
Doğruydu, Türkçe şiir için uygun değildi vesselam
Da sonra sonra ayaklarımız suya erdiydi
Türkçe şiir yazmaya uygun olmadığı gibi felsefe yapmaya ve bilim üretmeye de uygun değildi,
yani ki Türkçe medeniyet dili değildi
Ne güzel!...
Türkçenin medeniyet dili olmadığı yönündeki saptama bazı bilim adamlarına küfür gibi geldiği için sürekli Türkçenin ne muhteşem bir dil olduğunu göstermeye çalışıyorlar, Göktürk yazıtlarından örnekler vererek;
(Göktürkçe yazılmış Orhun Yazıtları, ayrı ayrı 900 sözcük içermektedir. İlk bakıldığında az gibi görünen bu söz varlığını bir buzdağına benzetilebiliriz. Bu bağlamda, yapıtlarda bulunmayıp da sözlü dilde yaşayan sözcükler vardır. Yazılı olan ayrı ayrı 900 sözcük içinde de birçok soyut ve somut anlamlı, eş anlamlı, çok anlamlı örnekler bulunmaktadır.(…)
Hepsini buraya alamayacağımız diğer örneklerle birlikte Eski Türkçenin çok zengin bir soyut kavramlar dünyasına sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.(…)
Kimi kişilerin veya çevrelerin zaman zaman dile getirdiği bir konu var: “Türkçe yetersiz, yoksul bir dil. Çünkü, en önemli sözcükler Türkçe kökenli değil.” Bilgisizlikten, bilinçsizlikten, aşağılık takıntısından ya da planlı, kasıtlı kimi eylemlerden kaynaklanan bu görüş kesinlikle gerçekleri yansıtmamaktadır.*)
Çoğu milliyetçi ve kafatasçı olan bu bilim adamları ellerine tutuşturulan cetvelle ölçerek Türkçeyi diyesiler ki:
Türkçe zengindir Fransızca kadar ve Latince kadar.
Çünkü akılları ele geçirilmiş ve mükemmel dil soyutlama yeteneği fazla olan dil hesaba göre. Oysa deseler ya dillerin soyutlamaya yöneldiği an insanın ele geçirildiği andır ve doğal yaşamından koparıldığı. Türkçe en son teslim olandır bir yerde, hatta hâlâ takip edilebilir onların dillerinden medeniyet öncesi insanın yaşamı.
Şiire geri dönersek;
Türkler yaşıyorlardı, sular akıyorlardı, ağaçlar yapraklarını döküyorlardı
Avlanıyordular ve aşık oluyordular
kendi dillerince
Böylesi doğrudan bir millet,
vakıa bir yere yerleşmeleri ferman ile
bile mümkün olmamış idi,
Yazları yaylakta ve kışları kışlakta idiler
benzetmesiz bir millet idiler.
(söz sanatları bakımından ne kadar ‘gelişmiş’se bir dil
bilinir ki özünden o kadar uzaklaşmıştır)
Modern, postmodern, sitüasyonist, durum, felsefi bilmemne…
aramızdaki mesafe na bu kadar olmuş doğal sözle.
Artık yazılmaya çarşıda pazarda dergahta meydanda sahte dille şiir
güneşler batsın öylecene
Yapraklar uçuşsun rüzgarda sadece
- ŞİİR 1-
Çiçekler açar
Solarlar teker teker
Rüzgarla gelir
Kar ya da kelebekler
Sorsan bir taşa
Habersizdir bunlardan
-ŞİİR 2-
Kaplan gülümser
Seni seviyorum der
Sana bir yılan
Kötü insan oluruz
Duydukça yalan
Ve şimdi 2008 çürükleri olarak kirlenmiş akıllarımızla onların yaşamından ve şiirinden zevk alamıyor oluşumuz da ne güzeldi, ve şiirlerinin ‘estetik’ düzeyini aşağı görmemiz ne güzeldi…
Türkçenin şiir dili olmadığı konusunda haklı olan “medeni ölçülerde mistik” Lale hanım sonuçta gene haksızdı ne güzel! Onun batıdan dolaşarak gelmiş oryantalist mistisizminin gelip tıkanacağı yer var idi sonuçta.
Ama gene de övünebilirler bilimum şüreka ….onlar ki böyle zayıf bir dil ve kültür içinde şair olmayı başarmışlardır. Onlar için ne yapsak azdır.
Ben Yekta, Akçaburgazlı, bunu pek hoş buluyorum!....*
Mehmet İşten
(*):- Türkçe ile ilgili makale alıntısı Türkcan Araştırma Öbeği bülteninden
(*)- Şiir 1 ve Şiir 2 Chuck Palahniuk’un Dövüş Kulübü adlı romanından ilginç bir biçimde.
(*) akçaburgazlı yekta, turgut uyar
BORGESDEFTERİ'nde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder