24 Ağustos 2011

Halk Ağıtlarında Mizah, Dadaloğlu'ndan


Hiç ağıtta mizah olur mu demeyin, epey yaygındır. Türk halkı hep somuttan ve hakikatten yana olmuştur, halkın zekası ağıt sırasında ölen kişiye bir güzelleme döşese de hakikat'ten çok da ayrılamamıştır denebilir. İşte bir örnek, Dadaloğlu'ndan..

Dadaloğlu, [Osmaniye ili] Kars-Kadirli’nin Eşkiler/Ekşiler köyünde fakr u zarûret hâlinde, kendi hâlinde yaşayan Göde Ali nâmında bir şahsın vefâtında o köyde bulunmuş. Göde Ali’nin karısı güya ağıt söylüyormuş. Lâkin ağıtı beceremediğini biliyormuş. Dadaloğlu’nu öteden beri âşık olarak tanıdığı için, Göde Ali hakkında kendisinin de bir şey söylemesini rica etmiş. Dadaloğlu, bunun üzerine:

Malatya’ya gider yolu
Parlıyor atının nalı
Ayakta çuha şalvarı
Buna Ali Ağa derler

demiş. Bundan memnun kalan Göde Ali’nin avradı ‘Sadâna kurban olayım, Dadaloğlu! Böyle değil miydi? Allah’ını seversen doğru söyle’ deyince de Dadaloğlu, ‘Madem ki Allah’ın adını karıştırdın. Doğrusunu da söyleyim’ der:

Gelir alt baştan oturur
Lokması batman götürür
Oturdu(ğu) sofra (yı) batırır
Buna Göde Ali derler

mukabelesinde bulunarak evvelce söylediğini dinleyenleri, en sonra hakikaten Göde Ali’nin hâline uygun [...] demekle güldürmüş. Göde Ali’nin karısı Dadaloğlu’ndan daha güzel sözler beklerken son söylediğinden müteessir olmuş.

Kendisi için ağıt yakılan kişinin lâkabı “göde”dir; Türkçe’de ‘göde’, “kısa boylu, şişman, göbekli” (DS: 2132) kimselere denmektedir. Yukarıdaki ‘metin’de karısının Göde Ali için ağıt yaktığı ve ilk dörtlüğü söylediği kaydediliyor. Daha sonra kadın, söylediklerini (atının nallarının parlaması, ayağında çuha şalvarının olması ve kocasına ‘Ali Ağa’ denilmesi) Dadal Veli’nin onaylamasını ister ve “Allah’ını seversen doğru söyle” der. Dadal Veli de, ‘metin’deki ikinci dörtlükte ‘doğru’yu söyler; Göde Ali, ağa değildir. Bir yer sofrasında “alt başta”, en uçta, son tarafta oturur; lokmalarının her biri birer “batman” ağırlığında ve büyüklüğündedir. Böyle olduğu için “oturduğu sofrayı batırır” yani, sofrada yiyecek hiçbir şey bı-
rakmaz. Üstelik o kişiye “Ali Ağa” demezler; onun lâkabı ve adı “Göde Ali”dir. “Ağa”lık, bir ‘oymak’ın, ‘el’in, ‘aşiret’in reisine, beyine verilen bir unvandır. En önemlisi ise, “Ağalık verme ile olur”; yani ağalar eli ve gönlü bol, cömert insanlardır. Yukarıdaki ‘anlatı’da ‘mizah’ unsuru “zıtlık” ile sağlanmış olmaktadır.

Hiç yorum yok: