24 Ağustos 2011

pezevenkler aşktan hoşlanmaz, umut karesi




"yurtseverlik" kavramı günümüzde en çok tartışılan kavramlardan biri.amansızca küreselleşen dünyada bu durum aslında çok da şaşılacak bir şey değil.

eskiden 'patriot hayati'lerden nazımlara mdd'cilerden sosyalist devrimcilere kadar açılan yelpazede yurtseverlik anti-emperyalist tavrın bir gereği olarak düşünülürdü,yurtsever olunamadan enternasyonalist olunamazdı. ancak durum şimdilerde biraz karışık;kimi "emeğin avrupası"ndan bahsediyor,kimi türkiyenin de emperyalist bir devlet olduğundan.kimileri bir adım daha atarak yurtseverlik diye başlayan şeyin faşizmi beslediğini ileri sürüyor.

kendini "yurtsever" olarak adlandıran kesime baktığımızda durum çok daha vahim görünüyor.neden vahim? çok açık olarak görülüyor ki onlardaki yurt seviciliği kavramsal düzeyde soyut bir sevgi.bu ülkeyi sevmek demek bu ülkede yaşayan halkı,kuşu börtü böceği sevmek demek öncelikle. milletine işkence yapan milliyetçiler,işkenceye ezan okunurken ara veren ülkesini ve milletini çok seven dini bütün polis şefleri,halkın neredeyse yüzde doksanını inancından etnik kimliğinden ya da düşüncelerinden ötürü aşağılayan "ulusal"cılar "yurt"u değil yurt kavramını seviyorlar,halkı değil halk kavramını seviyorlar.

yurtla aralarında bir mülkiyet,sahiplik ilişkisi var.bu sahiplik ilişkisi üzerinden hükmetmek istiyorlar,bütün meseleleri de budur.eğer böyle olmasaydı sözgelimi hrant dink'ten bu denli nefret etmelerini açıklamak zor olurdu.kürtlere karşı yaklaşımları gaddarca olmazdı vb.

yurtseverliği faşizmle neredeyse eşit gören yaklaşımın da bundan bir farkı yoktur.onlar da "bu ülkenin sahibi neden milliyetçiler,ulusalcılar vb olsun.yerine ve duruma göre efendi değişebilir,parayı bastıran düdüğü çalmalıdır,hızla küreselleşen bir çağda,bilgi çağında yaşıyoruz" gibi bir görüşü savunmaktalar.biraz solumsu olanları da "önce enternasyonalizm,emeğin avrupası,hukuk,guguk,demokrasi" gibi yaveler gevelemekte.nasıl yani sorusuna verecekler cevap hık mık kem kümden ibarettir."kendi gözündeki merteği görmez,el gözündeki çöpü destan eyler aleme"

kavramlardan mürekkep soyut bir dünyada yaşarlar.

sevgi her şeyden önce somut olmalıdır,birini,birilerini seversin,şu çoşkun akan dereyi,şu çınar ağacını,bir kediyi vb.

ve sevdiklerine ne adına olursa olsun zarar gelmesini istemezsin.eylem burada kendine bir anlam bulur.mangal yürek aşksız nedir ki?korku nedir ki? kaygı,heyecan,mutluluk nedir ki?balta ağacın gövdesine indiğinde canın yanar,dozer toprağı deşmeye başladığında öfkelenirsin.aşk sevginin en yoğun ifadesidir ve bu yüzden hayatın kendi sınırlarına ulaşmasıdır.üç kuruş çıkar için hoyratça çalışmaya başladığında ölüm makineleri...

kaczynski mesela bunun için ayağa kalkar.
o son derece "somut" bir durumdan hareketle bütün sorumluluğunu üstlendiği bir eylemlilik sürecine yönelmiştir,bir şey adına değil,kendi adına cehennem makinalarıyla savaşmıştır.






birini,bir şeyi seversin.bu sevginde bir "aracı" olmasını ister misin? bu sevginden nemalanan bir aracı olsun ister misin?


pezevenk fuhuşa aracılık eden ve bundan nemalanan kişi demektir.aşkda "ticaret" olmaz.bu oyunu aşk bozar.


ve bu yüzden pezevenkler aşktan hiç hoşlanmaz.










umut karesi










Hiç yorum yok: