21 Haziran 2013

Medeniyet öncesi, J.J. Rousseau

Bu barbarlık zamanları altın çağ idi, birleştiklerinden değil ayrılmış olduklarından. Kimse elinin altında olandan başka bir şey bilmiyordu ve arzulamıyordu; gereksinimleri onu benzerlerine yaklaştırmaktan çok onlardan uzaklaştırıyordu.İnsanlar, eğer onlara insan diyeceksek, karşılaştıklarında birbirlerine saldırıyorlardı.Ama çok ender karşılaşıyorlardı. Her yerde savaş durumu egemendi ve bütün yeryüzü barış içindeydi.

(...)
Saatleri hiçbir şeyin belirtmediği bu mutlu çağda saatleri saymak da gerekmiyordu. Zamanın eğlence ve sıkıntıdan başka ölçüsü yoktu.

(...)

Aileler vardı ama hiçbir ulus yoktu; evde konuşulan diller vardı ama halk dilleri yoktu; evlilikler vardı ama hiç aşk yoktu. Her aile kendi kendine yetiyordu ve sadece kendi kanıyla kendini devam ettiriyordu.  aynı ana babadan doğan çocuklar birlikte büyüyor ve yavaş yavaş kendi aralarında anlaşmanın yollarını buluyorlardı; cinsler yaşla birlikte ayrılıyordu; doğal eğilim onları birleştirmeye yetiyordu, güçlü duygulanımın yerini güçlü içgüdü alıyordu, tercihin yerini alışkanlık alıyordu; kız ve erkek, kardeş olmayı bırakmaksızın karı ve koca oluyorlardı.

         J. J. Rousseau

Hiç yorum yok: