18 Ocak 2022

ko- eyleminden komşu, konuşmak

 

Eski Anadolu Türkçesinden Cumhuriyet dönemine kadar kullanılan (10 yy./ 20 yy.) bir ko- eylemi var: “bırakmak, koymak” anlamında.

Bu “ko-” eyleminden koy-, kon-, koş- eylemleri türetiliyor. ko- eylemini bugün pek kullanmıyoruz, aynı anlama gelmek üzere daha çok “koy-” kullanıyoruz. Yine de “Beni yalnız koma!” gibi örneklerde tek tük rastladığınızı hatırlarsınız. Yunus Emre’nin şiirlerinde çok geçiyor. Aşağıya alıntılayacağım şiirinin bir beyti hariç tüm beyitlerinde geçiyor “ko-“.

N'olur ise ko ki olsun n'olusar
Tek gönül Mevlayı bulsun n'olusar

Aşk denizi gene taşmış kan akar
Aşık-ı biçare dalsın n'olusar

Bu denize düşen ölür dediler
Ölür ise ko ki ölsün n'olusar

Aşk gelicek cümle eksikler biter
Bitmez ise ko ki kalsın n'olusar

Akıbet şol göze toprak dolusar
Bir gün öndün, ko ki dolsun n'olusar

Dünyanın mansıplariyle izzetin
Yunus kodu alan alsın n'olusar

 

Bu nefis şiirde “ko-” son beyit hariç “bırak, izin ver, karışma” anlamında, son beyitte ise “koymak, ortaya bırakmak” anlamında. (Son beyitte de yoruma göre bırakmak, vazgeçmek anlamına da gelecek şekilde ikili bir kullanım söz konusudur.) Yunus’un daha pek çok şiirinde görüyoruz “ko-” eylemini.

 

"komşu" sözcüğü esasen işte bu ko(mak) fiilinden geliyor.

Önce komaktan onun dönüşlü, yani  ko(mak) işini kendi üstünde gerçekleştirmek” anlamlı konmak eylemi oluşuyor. 

Şu demek yani: Bir şeyi bir yere koyarsın, ama kendin bir yere konarsın.

Göktürk Yazıtlarında (735) geçiyor konmak,  yerleşmek anlamında: Ötüken yirig konmuş. (Ötüken adlı ülkeye yerleşmiş.)

Kaşgarlı’da geçiyor: Kuş kondı. Bodun kondı. (Göçer kavim yerleşti.)

Kuşun konması asıl somut anlamdır. Bir halkın bir yere yerleşmesi ondan elde edilen erken dönem mecazlarından biridir. Yukarıdaki şiirde gördüğümüz gibi ko- eyleminin bir diğer mecazı “engel olmamak, izin vermek, bırakmak” anlamlarıdır. Bu anlamı zaman içinde en yaygın kullanım alanını oluşturmuş. Eldeki bir şeyi koyunca o serbest kalır ve aşağıya doğru düşer, bir yere konar.

 

Nitekim “koyun” sözcüğü de “ko-” eyleminin “serbest bırakılmış” anlamından türetilmiştir. 9. yüzyıldan kalma Irk Bitig’de “koyun” yerine Türkçe “boş” sözcüğünün kullanıldığını görmekteyiz.

 

Göçebelere konar-göçer denmesi yani “konmak” eyleminden bir kavram adı yapılması daha yeni, muhtemelen Cumhuriyet devri.

 

Sonuç olarak “konmak” eylemi “yukarıdan gelen bir şeyin bir yere, zemine varması” anlamındadır ve “göçebe bir halkın bir yere geçici olarak yerleşmesi” anlamı da eski dönemlerde oluşmuştur. Konuk, konak, konum, konut sözcükleri de hep bu “konmak” eyleminden elde edilmiştir.

 

Gelelim benim asıl değinmek istediğim konuş- eylemi ile konu, komşu adlarının oluşumuna.

 

Bilindiği gibi -ş eki bir işi karşılıklı yapmak anlamı veren bir ektir: görüşmek, dövüşmek, tartışmak, buluşmak, tanışmak vb. İşte bu ekle kon(mak) eyleminden konuş(mak) eylemi oluşuyor. Ama bu konuşmak eylemi bugün kullandığımız, dille bir istek düşünce ifade etmek anlamında değil. Açıkladığım gibi konma işini karşılıklı yapmak (Nitekim TDK ‘pozisyon alacak bir yere yerleşmek’ anlamındaki konuşlanmak eylemini işte o konuş- eylemine -lan eki getirerek oluşturuyor). Karşılıklı konduk, ne yaptık yani, konuştuk, güzel.

 

konmak'tan "konuş(mak)" yani karşılıklı konma(yerleşme, ikamet etme) anlamlı fiil, sonra da ondan konuş-u oluşuyor. Yani karşılıklı konuşanlar, yerleşenler. "konuşu" sonra "komşu"ya dönüşüyor ses değişikliği ile. Aynı "konmak" fiilinden konak, konar-göçer, konaklamak, konum, konuşlanmak türetiliyor çok daha sonra.

Karşılıklı ve yan yana konma hali için "konuşmak" fiili ne kadar güzel, Türkçedeki "işteşlik" mantığına ne kadar uygun.

"Sohbet etmek, söyleşmek" anlamındaki "konuşmak" fiili nedir denirse aynı şeydir aşağı yukarı. Yani karşılıklı konmak, komşu olmak anlamından zamanla sohbet etmek, söyleşmek anlamına dönüşüyor. Ki bu anlamına 16-17. yüzyıllarda rastlanıyor. Yani "konuşmak" bazı Türkçe öğretmenlerinin ve kaynaklarının izah ettiği gibi "konu" paylaşmak anlamına gelmez, ki işteşlik eki zaten isimlere gelmez, eylemlerde olur. Kaldı ki “konu” daha yeni bir sözcük, Cumhuriyet sonrasında TDK tarafından “saded, mevzu, husus” Arapça kelimeleri yerine türetiliyor. Bu açıdan da “konuşmak” sözcüğünün “konu”dan gelmesi mümkün değil.

TDK sözcüğün bu anlamsal tarihi doğrultusunda "konu"yu türetiyor 1930’larda.  Karşılıklı konanlar kendilerine bir mevzu arıyorlar ki o da "konu"dur gibi bir şey düşünmüş olmalılar, ne kadar uygun olmuştur ayrı ama sözcük tutmuş ve yerleşmiştir.

 

“Komşu” sözcüğünün “yerleşmek”ten gelmesi hem çok doğal hem de çok güzel.



 




 

 

Hiç yorum yok: