09 Ocak 2010

yalancı roni ve saman altından devrim mücadelesi

londradaymış roni, orada türkçeye “kelimelerin gizli yaşamı” diye çevrilebilecek bir kitabı okuyormuş, bu kitap ingilizce kelimelerin çok büyük çoğunluğunun başka dillerden alındığını ve ingilizcenin hemen hemen tümüyle “yabancı” bir dil olduğunu anlatıyormuş. (keşke sevan nişanyana taraf gazetesinde anlattırmadıklarını sevan nişanyanın kitaplarından okuyaymış roni. dil bir sözcükler toplamı değildir. bir dili dil kılan çok daha başka faktörler söz konusudur, bakınız  sevan nişanyan ilgili eserleri) bizde böyle bir kitabı yazanın başı belaya girermiş, şunları yazıyor roni:
“bizde millî tarih ne anlatır? türklerin milyarlarca yıldır, mu kıtası battığından beri filan, türk olduğunu, kimseyle karışmadığını, hep aynı mükemmel özellikleri taşıdığını hep kahraman, savaşcı, mert, türkoğlu türk olarak varlığını sürdürdüğünü değil mi?
ve bu türkler hep türkçe konuşmuş, aşağı yukarı bizim bugün konuştuğumuz dili konuşmuş.
kendilerinin bu dili konuşması bir yana dünyaya yayıldıkça bu dili de yaymışlar, tüm diğer diller bu dilden türemiş.
sonra bir bahtsızlık olmuş, araplarla tanışmışlar, müslüman olmuşlar ve hem araplardan hem sonra farslardan kelime almaya başlamışlar. güzelim dilleri bozulmuş. sonra osmanlı diye bir felaket gelmiş başlarına, hem dil iyice berbad olmuş hem kan karışmaya yüz tutmuş.
ne mutlu ki cumhuriyet bu sorunları çözdü, türk dil kurumu dili temizledi, yabancılardan alınan kalleş ve kötü kelimeler ayıklandı ve ilk insandan beri konuşulan o saf temiz türkçeye döndük”(taraf-8 ocak 2011)

öncelikle şunun altını çizmek gerek; yukarıda anlatılanlar herhangi bir millî tarih kitabında anlatılan şeyler değil, bunların kimin görüşü olduğu da belli. (peki, bilmez mi roni milli tarih kitaplarında osmanlıdan, islamdan nasıl söz edildiğini) evet, o “millî tarih” kitaplarında envai çeşit yalan dolan, iftira vb. şeyler vardır, bunları hem “devlet görüşü, resmi görüş” dediğimiz şeyde hem milli eğitim bakanlığının müfredatlarında bulup çözümlememiz mümkündür. roni’nin bunları bilmemesi  mümkün müdür? sözgelimi tarih derslerinde tıpkı londradaki okullarda olduğu gibi amerikanın işgalini amerikanın keşfi diye anlatır tarih hocaları. hayır hocam, amerika keşfedilmemiştir, işgal edilmiştir vb derseniz sınıfta kalırsınız İngilterede'de.
bir insanı, eğilimi, çizgiyi vb söylemediği, eylemediği şeyler üzerinden mahkum etmeye çalışmanın adını herkes bilir; kavgada düşmana bile söylenmeyecek laftır.
fakat burada anlaşılamayan şey şu, milli tarih denen şeyin elle tutulur bir yanı mı var ki roni olmamış bir şeyi olmuş gibi göstererek bel altından ufak ufak çalışıyor. milli tarih denen şey zaten bir yığın saçmalıktan ibaret, roni isterse orada eleştirilecek yığınla malzeme bulabilir. neden bunu yapmıyor da milli tarih şunları anlatır diye yalan uyduruyor? başka bir şeyi taşlayarak milli tarihi taşlıyormuş gibi yapıyor?
roninin milli tarih diye anlattığı şeye -kalleş kelimeler vs gibi yine roninin kattığı şeyleri dışarıda bırakırsak- dikkatle baktığımızda bu görüşlerin üç aşağı beş yukarı bu günlerde silivride yargılanan “ulusalcı” cenahda yer alan kimi eğilimlere ait olduğunu görürüz. bunun dışında mu kıtasıyla ilgili durumsa, işte mustafa kemal mu kıtasıyla ilgili bir kitap okumuş da şunu bir araştırın demiş vs vs ye dayanır. kayıp mu kıtası ve türklük bağlantısını kuran birkaç sansasyonel kitap da yazılmış, kimi ulusalcıların da gururu okşanmış vb. yani bunun milli tarihle bir ilgisi yok.
yine güneş dil teorisi,  atatürke ait bir tez. birkaç dalkavuğun dışında hiç kimse tarafından ciddiye alınmamış, komik bir tez. bunun da yine roninin dediği gibi milli tarihle alakası yok. dediğinin tersine biz o milli tarihte islamın, osmanlının faziletlerini, türk islam tezini okuyoruz. (bilmiyor mu bunu roni?) ve  neden 12 eylülde faşist cuntanın lağvettiği tdk’nin temsil ettiği eğilimi bugün devletin eğilimiymiş gibi gösterme çabasına giriyor?
soru orta yerde duruyor; roni gerçekten milli tarih ya da resmi görüş denen şeyi neden kendi tezleri çerçevesinde eleştirmiyor da ulusalcıların tezlerini sanki bunlar resmi tezlermiş milli tarih kitaplarında ulusalcıların tezleri işlenirmiş gibi bir yalana başvuruyor? yoksa roninin dedikleri doğru da ulusalcıların kendileri hapiste fikirleri iktidarda mıdır? öyleyse, bu fikirleri de eleştiriyorsa neden iktidarla arası bal kaymaktır?
ulusalcılar faşisttir, onları tefe koy, iyi de edersin, ancak acaba neden roni, kuklayı kuklacının yerine koyarak yalana başvuruyor? milli tarih hayli zaman var ki türk islam sentezi çerçevesinde oluşturulmuştur bu ülkede, resmi görüşte euro-dolar parametresine endeksli, çıpası abd olan devlet adamlarımız günün anlam ve önemine uygun uyarlamaları koşullar gereğince her zaman yapmışlardır, yaparlar.
diyelim ki roninin anlattıkları “milli tarih”tir. o zaman “buranın” milli tarihiyle ingilterede basılan herhangi bir kitabı kıyaslayacağına ingilterenin milli tarihini kıyaslasana. burada “mu kıtası(!)” milli tarihse orada da “amerikanın keşfi"(!) milli tarih. nedir bu çarpık kıyaslama?
kelimelerin gizli yaşamıyla kıyaslasan kıyaslasan sevan nişanyanın yazdıklarını kıyaslarsın. eğer bu “konuşamadıklarımız” gerçekten roninin umurundaysa bu “konuşamadıklarımız”ı taraf gazetesinden ayrılması bağlamında sevan nişanyana da sorması gerekmez miydi?
devlette oyun çoktur. dün ulusalcıları kullanır, bugün ronileri. devletle iş tutup, aynı yatağa girip saman altından “devrim mücadelesi” verdiğini sananların acı kaderinden kaynaklanmaktadır roninin yalancılığı.
çocuğun adını koysana, ulusalcı faşistleri de eleştir, resmi tezi de, milli tarihi de.
niye, zulüm düzeninin dün  kullanıp bugün tasfiye etmeye çalıştığı ulusalcıları sanki bunlar devletmiş, bunların görüşü devletin görüşüymüş gibi sunuyorsun? çünkü devletle mücadele ediyormuş görüntüsü vermek için böyle bir yanılsama üretmeye ihtiyacın var.
gerçekler; insanın kurduğu-nu sandığı-ittifaklar,taktikler vb ye göre değişir mi?
saman altından devrim mücadelesi mi olur?

Hiç yorum yok: