30 Ocak 2012

ZİZEK

6 yorum:

Adsız dedi ki...

neden acaba?
keşke konuşmasını da yayınlasaydın zizeğin yabancı.

Adsız dedi ki...

o halde özgürlük nedir yabancı? alo..

ted dedi ki...

(I) nietzsche’ye göre ree dahil olmak üzere ingiliz psikologların ahlakın soy kütünü çıkarma çabalarındaki yanlışları, tarihsel bilinçten yoksun olmalarıdır.onlara göre iyi kavramı şöyle ortaya çıkmıştı: “kökeninde insan bencil olmayan eylemleri onayladı ve bu eylemlerle karşılaşanlar, yani, bu eylemlerden yararlananlar açısından onlara iyi dedi; sonraları bu onayın kaynağı unutuldu.çünkü, bencil olmayan eylemler hep, alışkanlık sonucu iyi olarak kabul gördü, iyi olarak duyumsandı-sanki iyi oluşları bu eylemlerin kaynağından geliyormuş gibi.”. bu hipotez tamamen savunulamaz olmasının ötesinde içinde psikolojik bir saçmalık da taşıyordu. bencil olmayan eylemin onaylanmasının kaynağının unutulabilmesinin insan psikoloji açısından imkansız olmasının yanısıra, bu hipotezin doğru olması için bu eyleminin yararlılığının unutulması gerekmektedir.oysa ki tam tersi doğrudur.

iyi bir dil bilimci olan nietzsche bu noktada, “iyi” sözcüğünün aslında eski dillerde tamamen “soylu” kavramından ortaya çıktığını gösteriyor.yani, “iyi” olanlar kendi başlarına iyiydi; soylu, güçlü yüksek konumlu ve yüksek ruhluydular.bunun tam tersi ise “kötü” kavramını oluşturdu.aynı şekilde “kötü” sözcüğü de filolojik olarak basit, gösterişsiz ve sıradan kavramlarından ortaya çıkmıştı.buna göre üstün doğmuş, fetheden, hükmeden ırk aynı zamanda gerçeğe sahip olandı; ezilenler ise basitçe kötüydü.bu kötü kavramı onlara hiçbir kasıt olmadan yüklenmişti, sadece “iyi” olmadıkları için.

nietzsche daha sonra şövalye aristokrasisi ile rahip aristokrasisini karşılaştırıyor.ilkinin değer yargıları capcanlı, zengin, coşku dolu sağlığı; bunu korumak için gereken savaşı, serüveni, dansı ve genelde sağlam, özgür sevinçli eylemleri temel alırken ikinci ise tamamen sağlıksızlığı, güçsüzlüğü ve insanla insan arasındaki uçurumun açılmasını temel alıyor. görülebileceği gibi savaş çıktığında rahipler çok güçsüz kalacaktır; bu yüzden onlar en şeytan düşmanlardır.güçsüzlükleri onlara büyük bir nefret aşılıyordu. bu noktada nietzsche şimdiye kadar “soylu” olana yapılan en büyük saldırının ve verilen zararın yahudiler(o rahip ruhlu halk) tarafından verildiğine dikkat çekiyor.bu güçsüz insanlar aristokratik değer eşitliğine karşı çıkarak, onları korkunç nefretlerinin gücüyle tersine çevirmiştir. böylece istilacı ve soylu roma’dan tinsel intikamlarını almışlardır. aslında yahudi ideallerinin zaferi çok daha farklı bir yoldan geldi. israil’e ve yahudi nefretine karşı görünerek, nasıralı isa aslında tamamen aynı hıncın bir kolu olarak gelişen sözde bir sevgiyle ve “çarmıhtaki tanrı” modeliyle kendini acındırarak yahudi değerlerinin güç kazanmasını sağladı. elbette israil’in düşmanları bu yemi gözleri kırpmadan yuttular. böylece yahudi kinciliği, bütün daha soylu değerlere karşı zafer kazanmış oldu.

ted dedi ki...

(II) buna göre her soylu ahlak, kendine zafer kazanmış bir biçimde “evet” demekten gelişirken, köle ahlakı daha başında kendi olmayana “hayır” der. soylu ahlakında “soylu” olmayana karşı bir önemsememezlik, bir küçümseme varken; köle ahlakında hınç vardır.böylece hınç duygusu insanlarından oluşan bir ırk sonunda herhangi bir soylu ırktan daha kurnaz olur ve bu kurnazlık onların var olma koşulları olarak kalır. soylu insanlar hınç duygusunu ani bir parlamayla içlerinden atarken, köleler bunun zehrini içlerine akıtır ve karşıdakini “şeytan” olarak görmeye başlarlar.oysa soylular düşmanlarını severler. bu içine akıtmanın sonucunda bellek oluşmaya başlar çünkü insan belleğinin temelinde acı vardır. köle ahlakının yarattığı kötü, bu noktada soyluların “kötü”sünden ayrılır ve “şer” adını alır.

savaş için doğmuş olan soylu ırk zaman zaman patlamalı, vahşete dönmelidir.bu yüzden nereye giderse gitsin arkasında “barbar” kavramını bırakır. nietzsche’ye göre bu “barbar” kavramını yaratan evcilleşmiş insanlar aslında insanlığın geri gidişidir: “...yabancısı olduğu şeyi barbarca, kendi aklına uyduramadığı şeyi akıldışı diye nitelendiren o değil midir?”. ona göre avrupa insanının küçültülüp eşit duruma getirilmesi, karşımızdaki en güçlü tehlikeyi oluşturuyor. böylece insana olan sevgimizi, derin saygımızı, umudumuzu da yitiriyor, ondan bıkkınlık duyuyoruz: “bugün nihilizm bu değil de, nedir? bıkkınız insandan...”

nietzsche köle ahlakına sahip kişilerin sözde mantığını şöyle açıklıyor: “ şer işleyenlerden farklı olalım yani iyi! can yakmayan, kimseyi incitmeyen, kimseye saldırmayan, misillemede bulunmayan, tanrıya bırakan, bizim gibi kendini gizleyen, şerrin uzağında, hayattan çok az şey isteyen, bizim gibi, sabırlı, alçakgönüllü ve adil kişi iyidir.”. öyleyse bu çeşit insanın, her yalanı mubah sayan, kendini koruma ve ileri sürme içgüdülerinden kaynaklanmış, kayıtsız, bağımsız bir özneye gereksinimi vardır: “özneye(yada daha yaygın deyimiyle, ruh) şimdiye dek yeryüzündeki her şeyden daha fazla inanılır, çünkü ölümlü olanların çoğunluğunun, her çeşit ezilmiş ve zayıfın, zayıflığı özgürlük, bu durumda oluşlarını bir kazanç olarak yorumlamasını olanaklı kılar.”

sonuç olarak köle ahlakında misilleme görmeyen zayıflık “iyiliğe”, kaygılı alçaklık “alçak gönüllülüğe”, nefret edilenleri boyunduruk altına almak “boyun eğmeye”(yani, bu boyunduruğu buyurduğunu söyledikleri kişiye-tanrı diyorlar ona) dönüşüyor. zayıfın korkaklığı ve güçsüzlüğü yüceltiliyor.ve bunların hepsinin temelinde ebedi bir nefret vardır.

son olarak söylenebilecek olan şudur ki; yahudi(köle) ahlakı, roma(soylu) ahlakına karşı büyük bir zafer kazanmıştır.iki bin yıldan beri dünyanın her yerinde insanlar evcilleşmekte, evcilleştirilmektedir.

ted dedi ki...

çok beğendiğim bir yazıdan..itüsözlük'te karşılaşmıştım.. ama nietzche'nin kavramlarını öğrenmiş birine benziyor zizek daha çok...

Adsız dedi ki...

vav