10 Temmuz 2009

Tarihte Bata Çıka, Dr. Hikmet Kıvılcımlı

TARİHTE BATA - ÇIKA GİDİŞ

Marx'tan beri edinilmiş insancıl Bilim kazançları açısından bütünlemesine bir Tarih determinizmi ile bakılınca şu gerçeklik göze batar: Tarih öncesi ile Tarih (Antika ve hatta Modern çağlar) arasında, inanılmıyacak kertede DİYALEKTİK etki-tepki ilişkileri vardır. Bu kaçınılmaz bir olaydır. Çünkü, Tarih öncesine son veren ve YAZILI Tarihi açan Medeniyet, ilkin Güney Irak'ın sübtropikal Irmak dökülümlerinde tek tük KENT (Cite)lerle doğdu. O kentçiklerin dışındaki uçsuz bucaksız Dünya Tarih öncesi (Barbar) Toplumlarla kaplıydı. Onun için Tarih-öncesinin neçeliği (kantite'si, kemmiyeti), çağımıza dek, Tarih (Medeniyet) niteliğine (kalitesine, keyfiyetine) etki yapmaktan geri kalamazdı.
Tarım ekonomisine dayanan Kent içinde Toprak ilkin TANRININ (yani TOPLUMUN, İslamlık'ta: "Beytül mali Müslimin'in) idi: Yani ORTAK MÜLK idi. Kent içinde Tefeci-Bezirgan özel sermaye gelişince: Toplum sosyal sınıflara bölündü. Toprak mülkiyeti ÖZEL KİŞİ MÜLKÜ olmaya doğru gelişti. Geri kalan Kent dışı dünya ise ORTAK MÜLKİYET temeline dayalı kaldı. Bu durumun çelişkisi, 7 bin yıllık Antika medeniyetler Tarihi boyunca, ta kapitalizme dek toplumu bin bir çemberden geçirip, yaz-boz tahtasına çevirdi. Kadim tarih Kapitalizme gelinceye değin, medeniyetlerin bata-çıkan gidişleriyle yürüdü.
Neden bata-çıka gidildi? Şundan: Medeniyet, sınıflar güreşiyle eridikçe, gürbüz çevre barbarlarınca yenildi. Barbarlıkla Medeniyet arasındaki temel çelişki MÜLKİYET ilişkilerinde toplanıyordu. Barbarlıkla Medeniyet arasındaki artı-eksi çatışmalar: ORTAK MÜLKİYET ile ÖZEL MÜLKİYET arasındaki savaştan kaynak alıyor üst yapıların bütününü, zaman zaman çelişik şanslarla yangın gibi sarıyordu.
Özel KİŞİ MÜLKİYETİne dayanan Medeniyet: İlkin bir avuç olan sonra çoğalan, ama sosyal sınıf çelişkileri yüzünden üretim temelini de yobazlaştırarak, birkaç kuşakta kolayca yıkılabilir hale gelen bir toplumdu. ORTAK MÜLKİYETe dayanan Barbarlık : Gittikçe azalmakla birlikte, ilkin yeryüzünü kaplamış ve içerisinde sınıf çekişmesi bilmeyen bir kardeşler toplumcukları dünyasıydı. Barbar insanlar, eşit kankardeşleri olarak, ölesiye dayanışmalı, taze, esen güçtüler.
Medeniyet: Devlet, Para, Yazı gibi silahlarıyla ilkin, barbarlığa karşı teknik, sosyal teşkilatçı üstünlüğünü kazanıyordu. Çünkü Barbarlık dünyayı kaplamış bir büyük çoğunluk olduğu zaman bile, Barbarlardan her biri ufak Aşiret, Kabile, ve Kan teşkilatlarıyla dağınık ve özerk yaşıyorlardı. Bata çıka her gün biraz daha dünyaya yağ damlası gibi yayılan Medeniyete karşı Barbarlığın bütün olarak birleşmesi olağan değildi. O yüzden Medeni Devlet, Barbar Aşiretleri, kimi çıkarla, kimi zorla teker teker bozguna uğratabiliyordu.
Ancak bu çok uzun süremiyordu. Medeniyetin içinde özellikle Köle-Efendi çelişkileri azıttıkça, Barbarlıkla ilişkiler tersine dönüyordu. Neçelik (miktar) olarak köleler, efendilerin on, yüz, bin katı artıyordu. O zaman ya Grekler'in Isparta Kenti'nde olduğu gibi, her dönemde köleler, fazla köy köpekleri gibi kılıçtan geçirilip azaltılıyordu; yahut Atina'da olduğu gibi: Demokrasiyi demogojiye çeviren soysuzlaşmalar, Kent içinde dirlik bırakmıyordu. Bu durum, Bezirgan medeniyetin kendi kendisini inkara başladığı DEREBEYİLEŞME konağı oluyordu.
O zaman üst sınıfları birbirine düşmüş, kimsenin kimseye güveni kalmamış bulunana Medeniyet: Çevre Barbarlardan önce medet umuyor, aylıklı asker yetiştiriyor, "kendi mezar kazıcılarını" hazırlıyor; sonra yarı çağırılı Barbar baskınlarına uğruyordu. Örneğin Makedonya Barbarlığı İskender'in kişiliğinde Grek Medeniyetinin altından girip üstünden çıkıyordu. "ULUSLARIN GÖÇÜ" Roma İmparatorluğunu tuzbuz ediyordu... Derken Barbar Madekonyalının veya Hün-Cermen'in içine daldığı geniş medeniyet nimetleri ve bozuk insan sürüleri: Parasıyla, yazısıyla, devletiyle, kültürüyle, alışkanlıklarıyla gelenleri etkiliyordu. Fatihlikten Efendiliğe, (Şövalyelikten Derebeyliğe, Gaazi-İlb'likten Beylerbeyiliğe, Paşalığa, Ayanlığa) doğru kayan barbarları, "MEDENİLEŞTIRİYOR" du. Ve bu çember böylece "TEKERRÜR" edip duruyordu.

TARİHCİL DEVRİM NİÇİN OLUR ?

Barbarlık geri ve insanlık evrimince ALT ve İLKEL bir Toplumdur. Medeniyet ileri, ÜSTÜN ve daha OLGUN bir Toplumdur. Nasıl olur da, geri barbarlık, ileri medeniyeti yener? Burjuva Tarihciliği bunu kasıla kasıla bir içine işlenilmez bilmece-bulmaca saymaktan per hoşlanır. O bilmecenin üzerine sürüyle yalan, dolan aldatmacaları kuracaktır. Ancak Sosyalistler, hatta Plehanof gibi skolastikce marksistler bile o konuda bocalar.
Yanılışın nedeni, Tarihcil Maddeciliğin verdiği ÜRETİCİ GÜÇLERİ iyi değerlendirememekte toplanır. Çoğu Maddecil Üretici Güçlere: Coğrafya ve Tekniğe aşırı değer vereyim derken, İnsancıl üretici güçlerin canlı değeri küçümsenir: İnsanın Tarihcil Gelenek ve Görenek, Kollektif Aksiyon gibi üretici güçler gözden kaçılır. Tarihi yapan İNSAN soyutlaştırıldı mı, yahut otomatlaştırılıp gölgeleştirildi miydi: Ya insanüstü güçlere kayıp, kaba burjuva materyalizmine düşmekten kurtulunamaz.
Tarihte, insancıl güçleri en büyük dirençle savunan kimseler, barbarlar olmuştur. Barbar, ilkel de kalsa "SOSYALİST" bir KAMU düzeninin çocuğu idi. Eşitsizlik bilmiyordu. O yüzden yalanı ve korkuyu kendi toplumu içine sokmayan alabildiğine ülkücü yiğitti. Böyle yüce karakterli kişilerden derleşik olan Barbar topluluğu, nedenli az kalabalık olursa olsun: Var olan bütün üyeleriyle bir tek vücut gibi düşünüp davranıyordu. Medeniyet insanları ise, ne denli çokluk olursa olsunlar, içlerine kurt düşmüş kuru kalabalıktılar. Binbir çelişkiyle birbirlerine düşmüşlerdi. İlkel Kamu düzeninin katışıksız: Eşitlik-Doğruluk-Yiğitlik gelenekleri ve Kankardeşliğinden doğma yaman Kollektif aksiyon güçleri Medeniyet insanında tükenmişti. Yalnız KİŞİ ÇIKARI, PARA, DALAVERE, YOBAZLIK, ZORBALIK ile külah kapıp sömürü sürdürüyorlardı.
İnsanlık gelişiminin, Tarihcil gidişiyle tuttuğu yönden, YENİ Coğrafya ve Teknik üretici güçlere gebe olan yerlerde: Çürümüş Medeniyet üst Sınıflarının kendi efendiliklerini yalnız zorbaca sürdürebilmek üzere, kendi yurttaşlarına güvenemedikleri için, o bedeni ve ruhu sağlam Barbarları Medeniyete doğru ister istemez çağırmış, onlara medeniyet bozgununun bütün iç yüzlerini öğretmiş bulundukları düşünülsün.
İnsancıl üretici güçlerin, Diyalektik Sıçrama momentinde (Marx'ça pek güzel işaret edildiği gibi) SAVAŞI keskin bir EKONOMİ gücü yaptığı sıralar sık sık patlak verirler. Öylesine neyrenk Tarih noktalarında: Çökkün Medeniyetin coğrafyası aşınmış, yeni coğrafyalar ve medeniyetçe geliştirilmiş teknikler barbarın eline geçmiştir. En yüksek kertesinde bunalım, ortada, insancıl üretici güçlerden başka tutamak bırakmamıştır. Bu şartlar ortasında Medeniyet insanı, hiç beklemezken, ansızın Barbar insana yenilecektir ve yenilmiştir. SOSYAL DEVRİM'ini başaramayan Medeniyet TARİHCİL DEVRİM'le yıkılacaktır

Hiç yorum yok: