08 Eylül 2011

*Tarım: Geçmişimizle Aramızdaki Köprüyü Yıkmak, Bir İktidar Teorisi – Bölüm 5 , Jeff Vail

Tarım: Geçmişimizle Aramızdaki Köprüyü Yıkmak

– Bölüm 5
Tarımın ortaya çıkışı insanlık üzerinde tarihimizdeki diğer herhangi bir olaydan çok daha büyük bir etkiye sahipti. Tarım, sınırlı kaynaklar ve daha karmaşık sosyal yapıların oluşumu için rekabete yol açan artı değeri ve kuvvetlendirmeleri yarattı. İnsanlığın milyonlarca yıldır var olan genetik evrimini sonlandırdı, ve en sonunda insan davranışı üzerinde genden meme doğru bir iktidar geçişini tamamladı. Bugün uygarlık olarak tanımladığımız şey için alt yapıyı hazırladı. Büyük ölçüde, insan tarihinde büyük bir ileri sıçrama olarak tanımlanmış olan tarım, gerçekte gündelik yaşamlarımızı bencil bir kültürün kontrolüne boyun eğdirmekten başka bir şey yapmamıştır.
Tarım ve mem önemli bir simbiyotik gelişim periyoduna girdiler. Bununla birlikte kanıtlar sembolik memlerin tarımdan binlerce yıl önce ortaya çıktığını gösterir. Bunlar başlangıçta paralel gelişmeler olarak gözükmediler – tarım sembolik düşüncenin kuvvetlenmesine neden olurken, sembol önce çiftçinin yolunu açtı. Sembolik akıcılık, tarımın benimsenmesi ve kuvvetlenmesi için gerekli olduğu kanıtlanmış, insan toplumu içersindeki yapıların gelişimine fırsat verdi. Bu tarz yapılardan biri olan toprak sahipliğinin soyut kavramı, bölgenin
sembolik temsiliyle yönetilebilirliğini gösterdi. Kişi gerçekte toprağı satın alamaz ve onu değiş tokuş edemez, fakat kişi toprağı sembolik olarak ifade edebilir – örneğin, bir tapu şeklinde. Tüm gruplar toprağın sembolik temsilini kabul ettikleri sürece, sembolü sahiplenmek, değiş tokuş etmek ya da satmak mümkündür.
Kuvvetlendirme süreci – gelecekteki tüm ekonomik, politik ve kültürel evrimler için katalizör – memin bu sahiplenme kavramını iktidar-ilişkileri bileşiğinin içine dahil etme yeteneğiyle başladı. Bu bir antropologun bakış açısından değerlendirildiğinde, tarım toplumlarını tanımlar. Kuvvetlendirme kendini eşleyen yapıların giderek daha karmaşık, birbirine bağlı ve hiyerarşik olduğu bir süreçtir. Bir toplumun yaşamını sürdürmesi için hayati değer taşıyan, bir ya da daha fazla kaynak için yapılan rekabette pozitif bir geri besleme döngüsü oluşturur. Eğer rekabetçi grupların tamamı kuvvetlendirme aracılığıyla rekabete dayanan bir avantaj elde ederlerse, o halde her biri bir diğerinden daha hızlı bir şekilde kuvvetlendirme yaratmayı çabalamak zorundadır. Tarım toplumları sınırlı kaynaklar üzerinde kaçınılmaz bir çatışmaya girdiler çünkü üretim araçları sınırlı miktardaki tarıma elverişli arazinin özel kullanımı için iktidara gerek duydu. Toprak kullanımı üzerinden savaşlar, daha geniş nüfuslar ve daha çok artık değer evrimsel olarak zafere götüren araçlar olarak davrandıklarından ilâve kuvvetlendirmeleri destekledi. Kuvvetlendirme yaratan çok sayıdaki rakip arasındaki sınırlı kaynaklar için rekabet, kuvvetlendirme adımında artışa neden oldu. Daha hızlı kuvvetlendirilmiş, geniş nüfusları kontrol için daha iyi araçlar geliştirmiş bu kültürler daha basit rakiplerini rekabet dışına attılar. Kuvvetlendirme hem tarım yöntemleri hem de politik ve ekonomik yapılarda paralel gelişmeler geriktirdi – sürekli genişleyen tarımcı grupların çabaları etkin yönetim ve idare gerektirdi. Mülkiyet kavramı tarımsal etkinliği politik örgütlenme ile bağlayan kritik bir rol oynadı: tarıma elverişli araziye erişimi kontrol eden iktidar, o topraktan elde edilen ürünlere bağımlı olan toplumları kontrol eden iktidara dönüştü.
Tarım önceki hiçbir mem karmaşığının yapamadığı bir şeyi yaptı: nüfusu üretimin mevcut tarzını devam ettirme tuzağına düşürdü. Tarım besin stoğuna erişimi düzenleyerek bireyi kontrol altına aldı. Bireyler yaşamak için besine ihtiyaç duyarlar, ve şimdi, tarım ve toprak mülkiyetiyle birlikte, besin elde etmek için kültürlerine ihtiyaç duydular. Önceki avcı-toplayıcı ekonomik tarzda çok genç ya da kuvvetsiz olandan başka herkes besine açık erişime sahiptir, besine erişim şartlara bağlanmamıştır. Tarım ile birlikte, besin elde etmek için (kültürel iktidar yapısı tarafından kontrol edilen) tarım arazisine erişim ihtiyacından dolayı, birey yerel kültürel iktidar-bileşiğine bağlanmış oldu. Birkaç kuşak sonra, birincil tarım sistemlerindeki bireyler avcı-toplayıcı tarza dönme bilgisini (gücünü) kaybetmişlerdi. Çok daha kesin olarak, tarımın kolaylaştırdığı nüfus arttışı kalabalık nüfusların avlanmaya ve toplayıcılığa dönüşünü imkansız hale getirdi. Böyle bir nüfus yoğunluğu tarım kullanımını gerekli kıldı. Kültür besini kontrol altına aldı, ve böylece de bireyi. Bu artık oldukça anlamlı nörokimyasal etkilerin iktidar-ilişkisini temsil etmedi. Bu ilişki itaat ve açlıktan ölmeyi talep etti.
Ek olarak, muhtemelen çobancılık ve tarımla gelişen Kuzey Avrupalıların laktoz toleransı gibi çok küçük birkaç istisna dışında, tarım adeta insanların biyolojik evrimini sona erdirdi, fakat evrim genelde birey seçiliminden grup seçilimine doğru değişti. Tarım toplumlarında kimi bireyler üreyecek kadar yaşayamayacaklarsa da, bu daha düşük bireysel uygunluğa sahip olan bireylerde giderek geçerliliğini yitirdi. Grup geliştiğinde, çok daha fazla üye bireysel uygunluğa bakmaksızın hayatta kaldı. Biyolojik evrimin sonuyla, genomumuzun özyapısı avcı-toplayıcı Pleistosen çağda dondu. Kültürel evrim rakipsiz kaldı, fakat hâlâ insan evsahibine bağımlı. Hızla gelişen kültürün avcı-toplayıcıların zamanında donmuş bir yapıyla bağdaşık kalması gereksinimi, Bölüm VIII’de mevcut durumumuz üzerine düşünürken belirleyici bir tema olacaktır.
Doğal seçilime dayanan insan evriminin sonu ile birlikte, deliller, insanlığın gelişiminin seçici üreme yolunu daha yakından takip etmekte göründüğünü ortaya çıkarmaya devam ediyor. Modern, endüstriyel toplumda insanlar türümüzü çok daha farklı gruplar içersinde “türetmek” için bir seçilim mekanizması sağlayarak, benzer entelektüel yetenekte eşler seçme eğilimindedirler. Bu ürkütücü teori eş seçiminde kültürel olarak uygulanmış etkinin, işgücünün ekonomik katmanlaşmasını sağlayarak insanlığı birçok tür içersinde birbirinden uzaklaşmaya zorlayabileceğini akla getirir. H. G. Wells’in “Zaman Makinesi”ndeki Eloi ve Marlocks gibi, ya da kovandaki arıların bölünmesi gibi, bir insan türü homurdanan işçi ve bir diğeri düzenleyici, yenilikçi ve lider olarak uzmanlaşabilirdi. Türün katmanlaşması ayrıca memleri barındırabilen hatta talep edebilen uzmanlaşmış ev sahipleri sağlayabildikleri için evrimsel olarak uygulanabilir olduklarını kanıtlayabilir. Örneğin, yetiştirilmiş bir işçi kastı giderek daha mekanize ve monotonlaşmış gündelik rutinleri gerektiren memlere karşı hiçbir depresyon ya da isyan yan etkisi olmadan artan bir tahammül etme yeteneği geliştirebilir. Böyle bir uç senaryo görece kısa bir zaman içersinde belirebilirdi, çünkü türetme klasik evrimden daha hızlı bir şekilde yeni türlerin öncelik sırasını üretebilirdi.
Tarım, insan tarihinde yeni ufuklar açan gelişmelerden birini temsil eder. İki temel etkisi – insanın biyolojik evriminin sonu ve tarımcının kendi kültürüne olan esareti – sonradan gelen bütün olayları etkilemiştir. Tarım memin gene hakim olması için, kültürün yükselişi için zemin hazırlar. Ekonomi, politika ve teknolojinin gelişimini araştırmamızda memetik hakimiyetin etkilerini göreceğiz.
Çeviren: Serhat Elfun Demirkol
Tam olarak gelişmiş sembolik yaratım ve kullanım en azından Altamira, İspanya’daki mağara resimleri kadar eskiye dayanır. Resimlerdeki kömür pigmentlerinin radyokarbon yaş ölçümleri günümüzden 12,000 yıl (+/- 400 yıl) öncesini vermiştir (Nature dergisi, sayı 68, syf. 68–70). Ancak, yeni bulgular Kuzey Afrika’nın Aterian gruplarının 90,000 yıl kadar önce sanat ve sembolik işlemler kullandıklarını öne sürer (bkz. “What is Aterian”, Maxine Kleindienst; “Oasis Papers: Proceedings of the First International Symposium of the Dahkleh Oasis Project”, 2001). Onaylanan ilk tarım topluluğu olan modern Türkiye’deki Çatalhöyük yerleşkesi günümüzden olasılıkla 11,000 yıl öncesine kadar geri gider (özellikle kentin tarım kullanımını onaylayan kesin tarihlendirme için hâlâ çalışma gerekiyor. Bkz. “Bayesian Statistics and the Dating of Çatalhöyük East”, C. Cessford, 2002).
Kuvvetlendirmenin insan toplumunun gelişimindeki kusursuz işleyişi için, bkz. “On the Road of the Winds”, Patrick Kirch ya da “Bronze Age Economics”, Timothy Earle.
Beyond CivilizationDaniel Quinn.
Özellikle Orta Amerika’nın Olmec uygarlığı başta olmak üzere, hiyerarşik uygarlıkların terk edildiğini ve nüfusun kabilesel avlanma ve toplayıcılığa döndüğünü gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Bkz. “Beyond Civilization” Daniel Quinn.
Pleistosen 1.8 milyon yıldan 11,000 yıl öncesine kadar süre gider. İnsanlığın Homo Sapiens Sapiens’e eriştiği genetik gelişimindeki çok önemli bir aşamadan oluşmuştur.


* Çeviri Serhat Elfun Demirkol'a ait... Kendisine  Yabanıl aracılığı ile biizmle paylaştığı bütün şeyler için teşekkkürler..

Hiç yorum yok: