Açılış:
When you will have
made him a body without organs,
then you will have delivered him from all his automatic reactions
and restored him to his true freedom
[Onu organsız bir
beden haline getirdiğinizde,
bütün otomatik
tepkilerinden kurtarmış
ve gerçek özgürlüğüne kavuşturmuş
olacaksınız]
Organsız Beden:
Antonin Artoud’ya Ocak 1948’de bağırsak kanseri teşhisi konuldu. Kısa
süre sonra, 4 Mart 1948’de ise öldü. Hastanedeki odasında yalnız başına
öldüğünde, iddia edildiğine göre yatağının ayakucuna oturmuş ayakkabılarını
tutuyordu. Aşırı dozda uyuşturucu alarak öldüğünden şüphe edildi, ancak aldığı
dozun öldürücü olup olmadığını bilip bilmediği belirsiz kaldı. Otuz yıl sonra
ise, Fransız radyosu, sonunda, Artoud’nun ölümünden bir yıl önce yazdığı ve
Deleuze ve Guattari’nin organsız beden terimini ödünç aldığı oyunu Pour en
Finir avec le Jugement de Dieu’yu
(To Have Done with the Judgment of God)
sahneledi.
Deleuze ve Guattari’de organsız beden, dar anlamıyla, bedenin “sanal”
boyutu düşüncesinde kullanılır. Onlara göre her “gerçek” bedenin kendine özgü
hareketleri, alışkanlıkları, etkileri vb. vardır. Ve bu her “gerçek” bedenin
aynı zamanda bir de “sanal” boyutu vardır ki, orada büyük bir boşluk içerisinde
potansiyel kendine özgülükler, alışkanlıklar, hareketler, etkiler vb. bulunur.
Bu potansiyellerin bir araya gelmesi ise Deleuze ve Guattari’nin organsız beden
dediği şeydir. Kendini organsız bir beden haline getirmek, bu potansiyelleri
aktif hale getirmek demektir ve diğer bedenlere (ya da organsız bedenlere)
Deleuze ve Guattari’nin oluş (becoming)
dediği bağlanmayla gerçekleşir.
A Thousand Plateaus’da ise, Deleuze ve Guattari dünyanın organsız
bedeninden bahsederler. Buna göre “dünya, organsız bir bedendir. Bu organsız
beden formsuz, durağan olmayan şeylerle, her yöne doğru akışlarla, özgür
nomadik tekilliklerle, azgın ya da süreksiz parçacıklarla yayılmıştır.” Bu
ifadeden kastedilen, dünyayı, bilinen durağan “varlıkların” bir araya gelişiyle
oluşan bir bütünlük olarak düşünme alışkanlığından vazgeçip, gerçek anlamda
hareket eden ve birbirini kesen, birbiriyle ilişkili, akış halinde oluşlarla
anlamaya çalışmaktır. Bu da organsız bedenin daha genel anlamlı açıklanışıdır.
Sonuç olarak, tahmin edileceği gibi, organsız beden gerçek anlamında
organı olmayan bir beden demek değildir. Organ-izasyonsuz
bir bedendir, toplumsal olarak dillendirilmiş, disipline edilmiş,
semiyotikleştirilmiş, özneleştirilmiş (bir organ-izma
olarak) konumundan kurtulmuş ve böylelikle yersiz yurtsuzlaşarak, parçalara
ayrılarak, söylemsizleşerek farklı yollardan geçerek yeni bir yapıya kavuşma
imkânlarını elde etmiş bedendir.
Böylece Artaud’nun bahsettiği ve Deleuze ve Guattari’nin ilerlettiği,
otomatik tepkilerinden kurtulmuş ve gerçek özgürlüğüne kavuşmuş organsız
bedenin yapısı ortaya çıkar. Ancak bir de kelime anlamıyla organsız bedenlerin
ve organsızlaşmak isteyen bedenlerin, organlılaştırılma ve organsızlaştırılmama
halleri vardır.
Bu yazının bahsetmek istediği de tam olarak budur.
Beden Bütünlüğü
Kimliği Bozukluğu
Beden Bütünlüğü Kimliği Bozukluğu-BBKB (Body Integrity Identity Disorder), bir ya da birden fazla eklem veya
vücudun işlevsel uzvunun ampute hale getirilmesine karşı duyulan istektir.
Bazen bu isteğe sahip kişiler uzuvlarını kendi kendilerine
kesme/işlevsizleştirme yolunu seçerler. Her ne kadar, genel olarak, bu terim
uzuvlarını kesmek isteyen insanlar için kullanılsa da, Beden Bütünlüğü
Kimliği Bozukluğu aynı zamanda bedensel bütünlüğünü tümüyle değiştirmek isteyenler
için de kullanılmaktadır.
Günümüzde çok az sayıda cerrah BBKB “hasta”larına istediklerini vermek
üzere onları tedavi ediyor. Bazıları arzularını gerçekleşmiş gibi hissedebilmek
için, protezler ve başka aletler kullanarak amputeymiş gibi davranıyor.
Yukarıda değinildiği gibi, az sayıda olmakla beraber, bazıları da bu acılarını
kendi başına dindirme yolunu seçiyor. Bunu yaparken kimi zaman bir trenin bacaklarının
üzerinden geçmesine izin veriyor, kimi zaman da kurtulmak istedikleri
uzuvlarına öyle kötü hasar veriyorlar ki, modern tıp sonunda onlara
istediklerini vermek zorunda kalıyor. Bizim anlamakta güçlük çekmekte ısrar
ettiğimiz ise onların, örneğin, “Hâlâ bir sol bacağım varken kendimi tamam
hissetmiyorum.” türünden açıklamaları. Buna karşın az önce de söylendiği gibi,
BBKB sadece ampute olma halini içermiyor; bu durumdan muzdarip olanlardan
bazıları, örneğin, felçli, kör ya da sağır olmak ya da protezler, kol
değnekleri kullanmak istiyor. Bunlardan kimi de toplum içinde amputeymiş gibi
davranıyor ve her ne şekilde tezahür ediyor olursa olsun bu arzuların hepsi
psikiyatrik bir hastalık olarak kabul edilip, buna göre tedavi edilmeye
çalışılıyor.
BBKB ile ilgili burada asıl değinmek istediğim nokta ise başka.
Beden Eğitimi:
BBKB’li olma durumundan acı çeken insanlar, bu hislerini ilk olarak dört
veya beş yaşındayken bile fark edebiliyorlar ve bu durumu, örneğin, bir ampute
gördüklerinde ona gıptayla bakarak gösterebiliyorlar. Bazı BBKB hakları
savunucuları, uzuvlarından kurtulmak isteyen insanların durumunu, bundan otuz
yıl öncesine kadar -ama etkileri bugün de açıkça ve sertlikle devam eden-
homoseksüellik, transseksüellik, biseksüellik ve buna benzer her türlü cinsel yönelimi
“yanlış”, “hastalıklı”, “anomali” olarak algılayan anlayışa benzetiyor. İleride
bu durumun değişeceğini umuyorlar ve tamamlanmış hissedebilmek için kendilerine
izin verileceği günleri bekliyorlar.
Foucault’nun bio-power olarak tanımladığı ve söylemin bedenin kontrol
hakkını nasıl elinde tutmaya çalıştığını hatırlamak, BBKB’lilere istediklerini
vermenin neden bu kadar imkânsız olduğunu anlamada yararlı olacaktır:
İktidarın rasyonaliteyi koruma zorunluluğu, elbette yaşamı sürdürmeyi ve
ölümü mümkün olduğunca ertelemeyi dikte edecektir. İnsanın kendi bedeni
üzerindeki egemenliğinin hiçbir kabul edilebilir yanı yoktur. Cinsellik
yukarıda da değinilmeye çalışıldığı gibi bio-power’ın etkilemek istediği
alanlardan biridir. Bedenin temel işlevi üretmek ve üremek olduğundan, iktidar
bunu engelleyebilecek hiçbir oluşuma izin vermemeye çalışacak, bütün
aletleriyle buna karşı çıkacaktır. (İnsan hakları savunucularının bile örneğin
açlık grevine karşı gösterdikleri tepki bu oluşumu ve söylemin etki alanını
algılamakta yararlı olacaktır.) BBKB örneğinde de yine aynı söylem bu kez,
tıpkı homoseksüelliği kendi kodları dahilinde psikiyatrik bir hastalık olarak
gördüğü ve tedavi etmeye muhtaç kabul ettiği gibi, uzuvlarından kurtulup
tamamlanmaya çalışacak bir insana da tahammül edemeyecek, üretkenliğe zarar
verecek ve söylemde delikler açacak böyle bir isteği de derhal kendi formuna
uydurmaya, söylemi kullanarak bu arzuyu bir psikoz kabul edip, arzu sahibini de
hasta olarak yaftalamaya, tedavi edip tekrar kendi belirlediği normlara sokmaya
çalışacaktır. Ancak bu durum insan yaşamının kutsallığına karşı bir korumacılık
olmaktan çok uzaktır, zira rasyonalitenin hiç şüphesiz ikinci dünya savaşındaki
soykırımla zirvesini gören, ama öncesinde ve sonrasında da etkilerini gösteren
insan yaşamının iktidar kullanıcıları tarafından kolaylıkla sonlandırılabilmesi
durumu, yaşamın ve dolayısıyla bedenin ve en sonunda da insanın gereği halinde
nasıl etkisizleştirilebileceğini gösterir.
Organsızlaştırılmamaya bir örnek BBKB olabileceği gibi (altında yatan
söylemsel ilişkileri deneyimlemek için ilginç bir örnek: sünnetin tümüyle
onaylanan bir BBKB sayılabileceğidir) organlılaştırılmaya çalışılan bir
organsız beden organizasyonu örneği de ampute futboldur.
Ampute Futbol:
Dünya Ampute Futbol Federasyonu’nun internet sitesini ziyaret ettiğinizde ve
“kurallar” sayfasına baktığınızda en yukarıda şu ifadeyle karşılaşırsınız:
“Ampute futbol temel olarak, birkaç küçük uyarlamayla iki ayaklı versiyonuyla
aynıdır.” Bu
açıklamayı ve kurallarla ilgili bir-iki noktayı daha sonra değinmek üzere bir
kenara bırakıp, 12-20 Kasım tarihleri arasında Türkiye’de düzenlenen Ampute
Futbol Şampiyonası üzerine biraz düşünelim.
Şampiyonaya toplam on iki takım katıldı. Aldıkları dereceye göre
sıralayacak olursak: Özbekistan, Rusya, Türkiye, Brezilya, İngiltere, İran,
Ukrayna, Liberya, Fransa, Sierra Leone, Nijerya ve Gana. Ancak yine siteden
öğrendiğimize göre, Nijerya vize problemleri nedeniyle turnuvaya geç katıldığı
için ve Gana da maddi imkânsızlıklar dolayısıyla Türkiye’ye varamadığından
oynadıkları/oynayacakları tüm maçlar 3-0 mağlup olarak tescil edildi. Söylemeye
gerek var mı bilmiyorum ama hemen hiçbir yerde bu aşikâr duruma dair bir şeyler
okuyamadığımdan değinmek zorunda hissediyorum, katılan takımların hemen hepsi
yakın tarihlerinde ya bir iç savaş yaşamışlar ya başka ülkelerle savaşmışlar ya
da mayın tarlalarının bol olduğu ülkelerden geliyorlar. Bir-ikisi dışında hepsi
geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkeler statüsündeler. Nijerya ve Gana’nın
temsil edilemeyiş sebeplerini de göz önüne aldığımızda, çok daha başarılı
olabilecek daha birçok Afrika ve Asya takımının da bu listeye önümüzdeki
yıllarda eklenebileceğini varsaymak aşırı bir yorum olmayacaktır sanırım. Buna
karşın “iki ayaklı versiyonunun” son şampiyonası olan 2006 Almanya Dünya
Kupası’ndaki duruma bakarsak ilk sekiz takımın İtalya, Fransa, Almanya,
Portekiz, Brezilya, İngiltere, Ukrayna ve Arjantin şeklinde oluştuğunu görürüz.
Takımların sıralanışına, katılımcı ülkelere, katılma koşullarına bakarak epeyce
ağır laflar söyleyebiliriz, tek ve çift ayaklı bu spor dalları arasındaki farka
dair.
Ama bunlar da değil bu yazının anlatmak istediği.
Az
önce birkaç küçük uyarlamadan bahsetmiştik onlara geri dönelim. Kurallar
gerçekten de alıştığımız futbolla çok fazla noktada uyum içerisinde. Fakat
uyamayacak yerleri de var ki zaten uyarlamalar da oralarda başlıyor. Tahmin
edilebileceği gibi sahadaki oyuncuların iki eli olabilir ama tek ayaklı
olmaları gerekiyor, kaleciler içinse durum tam tersi, iki ayak ama bir kol.
Oyun protezler olmadan oynanmak zorunda. Koltuk değnekleriyle topa vurmak
yasak, ihlali elle oynamak olarak kabul ediliyor. Kaleciler ise topu ampute
kollarıyla kurtaramıyor, bunun da ihlali penaltı sayılıyor. Bunun gibi başka
birkaç değişiklik daha var. Ve hepsi de iki ayaklı versiyona benzeşmek için
düşünülmüş.
Az önce BBKB’lilerden bahsederken
nasıl yok sayıldıklarını, bir hastalık fenomenine dahil edilmeye
uğraşıldıklarını söylemiştim. Söylem dışı bir organsızlaşmaya karşı söylemin ve
iktidar kullanıcılarının gösterdikleri direnci anlatmaya çalışmıştım. Şimdiki
durumsa tam tersi gibi görünüyor, ama amaç yine aynı. Bu kez de organsızlaşmış
bir beden mümkün olan her şekilde organlılara yakınlaştırılmaya çalışıyor.
Kendine özgülük gibi görünen/gösterilen kuralların hepsi aslında bu özgün halin
etkisizleştirilme çabası. Kodlar yine aynı. İdeal şartlar, referans noktaları
yine aynı..
Oysa ne Artaud’nun ne Deleuze ve
Guattari’nin anlattığı organsız bedenler bunlardı. Organsız bedenler başka
türlü olmalı. Hayal edilmeye değer ve hayal edilebilir olmalı.
Kısa Bir Organsız Beden Hayali:
Bir tarafta kurtulmak istedikleri
uzuvlarından arınmış BBKB’liler var. Bazılarının bacakları yok, bazıları
felçli, bazıları da düşledikleri gibi sağır ya da kör, bazılarıysa sadece
tekerlekli sandalyelerinde veya protezleriyle durmaktalar. Diğer tarafta
amputeler. Bazıları atmış koltuk değneklerini, bazılarıysa protezlerini
çıkarmamış. Çünkü öyle istiyorlar ve istemek yetiyor. Takımlar milletlerine/ırklarına
göre belirlenmemiş ya da belli sayılarla, bayraklarla. Vize problemi de
yaşamamış hiç kimse, çünkü haymatlos hepsi, diledikleri gibi seyahat
edebilirler, parası olmayanlara da çoktan olanlar vermiş zaten. Topa istedikleri
gibi vuruyorlar, yerlerde yuvarlanıyorlar, birbirlerini kesilmiş yerlerinden
öpüyorlar. Rekabet yok, dans ediyorlar. Sahaları çizgilerin bittiği yerde
başlıyor, hemen yanındalar her şeyin, herkesin, o kadar yakındalar ki el
sallıyorlar ampute kollarıyla. Her yere gidebilirler, bu oyunu her yerde
oynayabilirler, üstelik istedikleri her an da oynayabilirler. Dünyanın akışı
gibiler, bazıları daha hızlı, bazıları daha yavaş, ama bazıları hızlı ve
bazıları da yavaş oldukları için güzeller. Birbirlerine değip ayrılıyorlar. Değdikçe
akış devam ediyor, akış devam ettikçe değmeye devam ediyorlar. Bir şeyler
öğrenilecekse kendileri öğreniyorlar, otomatik tepkilerinden kurtulmuşlar,
şarkı söylüyorlar coşkunlukla. O kadar mutlular ki dışarıda kalan herkes, yani
bu yazının yazarı, yani biz, yani bu yazının okuru, suçlu bile hissedemiyoruz
kendimizi; çünkü suçlamıyorlar bizi. Bildiğini unutmaya razı herkes onlara
katılabilir çünkü. Bu, kapanıştan önce, kısa bir organsız beden hayali.
Kapanış:
Then you will teach him again to dance wrong side out
as in the frenzy of dance halls
and this wrong side out will be his real place.
[Sonra ona tekrar yanlış tarafta dans etmeyi öğreteceksiniz
dans salonlarının coşkunluğundaki gibi
ve bu yanlış taraf onun gerçek yeri olacak.]
İ. Erkan Irmak
Boğaziçi Üniversitesi, Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü, Araştırma Görevlisi