08 Eylül 2011

*Bir İktidar Teorisi – Bölüm 9 , Jeff Vail

İnsan toplumunda istikrar ve sürdürülebilirliğe giden yol memetik kontrol yapılarının bilinçli şekilde değiştirilmesinde yatar. Kültürel elementleri, teknolojileri ve politik-ekonomik yapıları bireye uygun olması için dokumayı öğrenmek, mem ile ilişkimizin detaylı bir anlayışa ihtiyaç duyar. Bu sırasıyla iki ana faktör üzerine düşünmeyi gerektirir: memlere bağımlılık yaratmadan onları özgürce kullanabilme becerisine sahip olduğumuz bir seviye, ve belirli teknolojiler gibi seçilmiş memlerden yararlanmak için kabul etmek zorunda olduğumuz ilgili iktidar-ilişkileri. Fransız filozoflar Giles Deleuze ve Felix Guatari tarafından önerilen basit bir sembolik model, memetik yapılara bağlı kalmadan onlardan yararlanma yöntemi sunar: hiyerarşiye karşı köksap kavramı. Köksap bizlere evrimsel olarak başarısı kanıtlanmış diğer bir model sağlar. Hiyerarşi modeline karşılık, ve pek çok yönden zıt olarak davranır.
Baskı altında kalmış insanların tarihi boyunca, hiyerarşinin tecavüzlerine sabrı kalmamış, var olan elitlerin üzerine kendi çıkarlarını yerleştirecek yeni bir düzen oluşturmak için isyan eden çeşitli örnekler vardır. Zamanla, hiyerarşik yapılar bu tarz doğrudan saldırılara karşı etkili savunmalar geliştirmiştir. Başarılar devrimler güce güç ile karşı koymak için kendi hiyerarşik yapılarını yaratmış, fakat süreçte ilk başta isyana neden olmuş gerçekleri kurban etmiştir – piramidin en altındakilerden yararlanma arzusu. Tarih, hiyerarşik yapıların kabulünün hiyerarşiyi yıkacak grupların eylemlerini geçersiz kıldığını gösterir, ve sağduyu bunu onaylar. Herkesçe bilinen bu mantıksal gerçeğe rağmen, devrimden sonra devrim düşüncesi aynı yolda ilerledi: devrimciler hiyerarşilerin güçlerine karşı koymak için hiyerarşik biçimler uyguluyorlar. Hiyerarşiye dair çözüm doğru uygulamanın başarısızlığında (Marksistler tarafından Marksist başarısızlıkların standart eleştirisi) değil, hiyerarşinin kendisinin temel yapısında bulunur. Hiyerarşinin yapısında esas olan eksiklikleri ortadan kaldırmak için, hiyerarşiyi bir örgütlenme prensibi olarak terk etmek zorundayız. Hiyerarşiye karşıtıyla karşı çıkmak zorundayız: köksap.
İsmini bambu ve diğer otlar benzeri bitkilerin yapısından alan köksap, birbirine bağlı fakat bağımsız düğümlerin ağ-benzeri yapısı sıfatıyla hareket eder. Doğası itibariyle, köksap evcilleştirme, monokültür tarım, iş bölümü ve merkezi devlet gibi önemli hiyerarşik yapılar ile uyumsuzluk gösterir. Hiyerarşiden farklı olarak, köksap yapısının iktidarın merkezileştirilmesiyle uyumsuz kaldığından içten sömürüye maruz kalamaz. Memleri bilinçli olarak düzenlerken yapısal bir iskelet sağlar. Köksaptaki her düğüm daha büyük yapıdan özerk kalır, fakat düğümler bağımlılık yaratmadan düğüme yarar sağlayan daha büyük bir ağda birlikte çalışırlar. Birey seviyesindeki iktidarı odaklayan, daha büyük amaçlar başarmak için potansiyel ve esneklik sağlarken
genomumuzun taleplerini karşılayabilecek bir dünyanın en önemli unsuru, bu köksap yapısının küçük, bağlı ve görece kendi kendine yeten bir düğümüdür. İnsan bakımından, bu tarz bir düğüm genomumuzca tercih edilmiş büyüklükteki ekonomik ve kültürel bir birimi gösterir: ev halkı ve kabile. İşlevsel olarak kendi kendine yeten fakat izole olmayan, birlikte çalışan fakat kontrolsüz, kontrol yapılarının kişisel farkındalığıyla birleştirilmiş köksap ekonomisi, esneklik ve özgürlüğün gerçek dünyadaki temelini sağlar.
Köksap yapısı doğası gereği bir istikrarsızlığa sahip değildir, fakat hiyerarşiyi sürekli kılmaya hizmet eden toplumumuz içersindeki kurumları belirlemezsek hızla hiyerarşi içinde yeniden düzenlenir. Soyut mülkiyet kavramı hiyerarşinin tek, büyük sürdürücüsü görevini görür. Kişi geriye doğru bir adım atıp, birşeyi “sahiplenme” kavramını incelediğinde, soyutlama kolayca anlaşılır bir hal alır. Mülkiyet bir iktidar-ilişkisini gösterir – kontrol etme becerisi. Diğer taraftan kabilesel “kullanım mülkiyeti” geleneği basitçe kişinin yalnızca temel ihtiyaçları – daha fazlasını değil – karşılamak için anlık, doğrudan ve kişisel kullanıma soktuğu bu şeyleri “sahiplenebileceğini” belirtir. Bir toplum, mülkiyetin yaşamı sürdürmek için bireyin kişisel özel ihtiyaçlarının ötesinde yayılabileceği soyutlamasını kabul ettiğinde, geri dönülenemeyen bir memetik noktayı geçer. Soyut mülkiyet, anlık, doğrudan ve kişisel kullanım olmadan toplumun birşeyin sembolik kontrol talebini kabul ettiği zaman başlar. Herhangi seviyedeki bir hiyerarşi – tüm katmanlaşmanın temelini şekillendiren sembolik sermayeyi simgeleyen – bu fazlalık, soyut mülkiyete gerek duyar. En basit anlamda, hiyerarşinin motorunu yok etmek için, mülkiyet mekanizmasını yok etmek zorundayız. Mülkiyeti yok etmeyi önermek uygulanamaz görünebilir, fakat topluluklar benzer başarıları önceden elde etmişlerdi – !Kung kabilesinin statüye olan nefreti gibi. Eğer bir toplum hiyerarşinin insan ontogenezinin ihtiyaçlarını boşa çıkardığını kabul ederse, o halde kişi mülkiyetin – hiyerarşinin motorunun – insan ihtiyaçlarına zarar veren bir şekilde davrandığını tartışabilir. Statüye karşı olan !Kung tabusu gibi, mülkiyet üzerine bir tabu, hiyerarşi ve tüm temsil ettikleri için ciddi bir yenilgi ifade edecektir.
Hiyerarşinin zayıflamasından yararlanmak için, ekonomik, politik ve sosyal sistemlerdeki hiyerarşik yapılar kurumlaşmış köksap yapılarıyla yer değiştirilmelidir. Toplum, kendi kendini kuvvetlendiren hiyerarşi modelinden kendi kendini kuvvetlendiren köksap modeline geçmek için bir yol geliştirmek zorundadır. Geç Roma İmparatorluğu, bir köksap-yaratma sürecinin kurumsallaştırılma girişimi ve hiyerarşinin şiddetli karşı çıkış – mülkiyet yapısıyla mümkün kılınan bir karşı çıkış – tarihinden açıklayıcı bir örnek sağlar.
En erken günlerinde Roma krallık şeklini alırken, daha sonra hızla sözde-demokratik cumhuriyete dönüştü. Geç Cumhuriyet’teki sosyal ve politik mücadele tarihinin çoğu, toprağın dağıtımı – fiili mülkiyet – hakkındadır. Populares, ya da Tiberius Grachi gibi popülist politikacılar, çeşitli toprak reformlarıyla toprağın daha fazla dağıtılmasını sağlamaya çalıştılar. Grachi ve diğerlerine karşılık, optimates, zengin aristokratlar ve toprak sahipleri, reformu teşvik eden demokratik kurumları yok etmeye çalıştılar. Roma ordusunun emeklilik sistemi toprak reformu üzerine yapılan bir savaş alanı rolündeydi. Populares bir aile çiftliği kurmaya yeterli olan, küçük bir parsel tarım arazisi şeklindeki bir emeklilik ödemesi belirledi. Zamanla süreç çoğunlukla küçük, bağımsız toprak sahiplerinden oluşan bir halk yarattı. Fakir, topraksız eski askerleri alıp onları bağımsız küçük çiftçilere dönüştürüp sağlam bir demografik dönüşüme yol açarak, köksap kurumsal olarak yaratıldı. Emeklilikte verilen toprak sistemi kırsal bölge içinde sadık fakat bağımsız yurttaşların güvenilir, köksap benzeri ağını yarattı. Küçük toprak sahipleri yapısı Cumhuriyet’in omurgası görevini gördü; Roma’nın şan ve şerefinin onların şan ve şerefi, Roma’nın güvenliğinin onların güvenliği, vs. olduğunu anladılar. Toprağın mülkiyeti onlara demokratik devlete katılma hakkını vererek onları yurttaş yaptı. Civitus, ya da yurttaşlık görev ve katılım duygularını bir yük olarak değil de daha ziyade bir ayrıcalık olarak gördüler.
Optimates emeklilik sistemiyle yaratılmış imtiyazları büyük bir tehdit olarak gördü. Toprak ödeme sistemini ortadan kaldırarak ve de yerine çiftlik arazisini satın almak için nakit ödeme zorunluluğu koyarak intikam aldılar (genellikle reformcuları öldürerek). Nakit ödemeler birkaç elitin ellerindeki zenginliğin yeniden bir araya toplanmasını sağladı. Optimates, bir zamanlar bağımsız olan küçük çiftçileri tarım işçilerine dönüştürerek, toprak zenginliğini birkaç büyük çiftlik plantasyonu içersinde toplamaya devam etti. Toprak reformu ve toprak birliği tarihi, hiyerarşiye karşı köksap, Cumhuriyet’in düşüşü ve İmparatorluğun yükselişinin tarihidir.
Bir tarih öğrencisi, Birleşmiş Devletlerin yakın tarihi ve Roma imparatırluğunun yükselişine yol açan olaylar arasındaki benzerlikleri çabucak saptayacaktır. Eğer Roma’nın kaderinden sakınmak istiyorsak – veya daha karamsarlıkla tersine çevirmek istiyorsak – o halde kendi kendini kuvvetlendiren kurumsallaşmış köksap sistemlerini yaratmak zorundayız. Köksap modelini yaratan sistemlerin kurumsallaşması bir dönüşüm aşamasını ifade eder, fakat sonuçta köksapı hiyerarşinin tuzaklarından sakınarak elde etmek zorundayız. Köksapın temel doğası gereği köksapı aşağıdan yukarı tarzda uygulamak zorundayız. Köksapı yaratmanın kurumsal – diğer bir deyişle, merkezi – araçları, herşeyden önce hiyerarşiyi yaratacak bu yapıların değiştirilmesi ya da ortadan kaldırılması için var olurlar. Köksap inşa etmenin gerçek uygulaması en düşük seviyede, birey seviyesinde meydana gelmek zorundadır.
İktidar yerel, işlevsel kendi kendine yeterlilik ile bireysel köksap düğümü seviyesine dağıtılmış olur – Ev içi Üretim Tarzı’nın modern bir eş değeri. Yani, işlevsel kendi kendine yeterlilik dış kaynaklara ya da temsilcilere itimat etmeden günlük varoluş için en azından minimum gerekliliklerde, ev halkı seviyesinde üretim becerisi anlamına gelir. Kendi kendine yeterlilik bireysel köksap düğümünü standart dış tedarikçiler grubuna bağımlı olmaktan uzaklaştırır. Değiş tokuşu ortadan kaldırmaz, fakat herhangi bir değişimin gönüllü bir aktivite olarak var olduğu bir durum yaratır. Her düğümün kendisi için temin etmek zorunda olduğu mallar başlıca gıda maddelerini, ısınma için enerjiyi, temel doğal ortamı ve küçük grup etkileşimini içerir. Güven altına alınmış gerekli parçalarla birlikte, düğüm harici, kendi kendini motive eden varlıklara bağımlı olmadan bir vizyonu takip etme özgürlüğüne sahiptir.
Pek çok kimse işlevsel kendi kendine yeterliliği elde etme olsasılığından kaçınacaktır. Küresel endüstriyel ekonomi içersinde yaşayan bizler, atalarımızın bilgisini büyük ölçüde kaybettik – bilgi kendimizi desteklemek için gerekliydi. Aynı şekilde, pek çoğu fotovoltaik piller, hibrid araçlar, kolektif iskân, vs. gibi sözde “yeşil” teşebbüslerin, çok miktardaki sübvansiyonlar olmadan ekonomik açıdan gelecek vaad etmelerini sağlamada başarısız olduklarına dikkat çekecekler. Bu tarz “yeşil” girişimler merkezileştirmeye bağlanmış ekonomik bir yapının sembolik, simgesel çabalarından başka bir şey değildir. Merkezi üretim talebini ortadan kaldırın, ve çok sayıda basit, uygulanabilir yollar kendi kendine yeterliliğe ulaşmak için var olur. Bu yollar yaşam kalitesinde bir azalmaya gerek duymazlar. Gerçekte, ontogenezimize dayanan ölçü metodolojisini kullanırsak, yaşam kalitesinde çarpıcı bir artış sağlarlar.
Örneğin, ısıtma, soğutma, pişirme, iletişim, vs. için enerjiye gerek duyarız. Gerçekten dikkatle gözden geçirildiğinde, elektrik, enerji ihtiyaçlarımız için son derece etkisiz bir çözüm sağlar. Ekonominin elektriğin üretimini ve dağıtımını merkezileştirmesi kolaylığı onu tercih edilen yöntem yapar. Etkisizliklerini düşünelim: güneş enerjisi zamanla fosil yakıtların (kömür, petrol, kereste, vs.) birine dönüşür. Enerji şirketleri daha sonra o yakıtı doğal olarak dağıtılmış pozisyonlardan merkezi bir yere toplamak için aşırı miktarda kaynak harcar. Daha sonra, toksik atıklar yaratan inanılmaz derecede etkisiz işlemler kullanarak, yakıtı yakarlar ve ortaya çıkan ısıyı elektriğe dönüştürürler. Pahalı nakil hatları kullanarak süreç içersinde büyük kayıplarla elektriği dağıtırlar. Son olarak, tüketiciler elektriği (çoğu durumda), inanılmaz derecede etkisiz süreçler ile tekrardan ısı kullanımı için dönüştürürler. Bu çok büyük miktarda verimsizlik gösterir, fakat elektrikle ilgili (elektrikli olmayan) enerji kadar, elektriğin merkezi kontrolüne de izin verir. Bu süreci merkezileştirme gereksinimini reddedersek, kendimizinkine ihtiyaç duyduğumuz tüm enerjiyi oldukça kolaylıkla kullanabiliriz. Pasif solar ısıtma ve soğutma tasarımı, yukarda bahsedilen toplam verimsizliklerin hiçbiri olmadan güneş ışığını ısıya dönüştürür. Dünyanın çeşitli yerlerindeki tasarımcılar, tüm ısıtma, soğutma ve pişirme gereksinimlerimizi yerel olarak elde edilebilir malzemelerden daha fazlasını kullanmadan sağlamak için pasif soların uygunluğunu gösterdiler. Dünyanın dört bir yanındaki “ilkel” insanların yerli mimarisi bunun kesin kanıtlarını sağlar. Tam bir pasif solar tasarımının nasıl yapıldığının anlatımı bu yazının kapsamı ötesindedir, ancak bu konuda bilgi sağlayan çok sayıda kaynağa kolaylıkla ulaşılabilinir. O halde neden devletler ve şirketler pasif soları dünyanın enerji ve çevresel problemlerine çözüm olarak görmezler? Tekrardan, bu tamemen pasif solar üzerine kontrolün merkezileştirilmesinin imkansızlığından kaynaklanır. Yalnızca fotovoltaik piller devlet ya da endüstriden belirgin seviyede destek almıştır çünkü üretimleri merkezileştirmeye gerek duyar.
Benzer şekilde, besin üretimi ilk bakışta dış mahallelerde oturan pek çok kimse için yıldırıcı gözükür. Yine de, bir aileye banliyö öbeği kadar küçük alanlardan yüksek besin sağlayabilen çeşitli yenilikçi yöntemler mevcuttur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu yöntemler ilhamlarını doğanın köksap-yapısından, ve avcı-toplayıcı atalarımızın tekniklerinden alırlar. Bunların en yaygını, Bill Mollsion ve David Holmgren tarafından yaratılmış permakültür yöntemidir. Bu yöntem çok senelik, ekoloji-temelli tarımsal besin üretimi için teknikler sağlar. Muhtemelen en heyecan verici olan, oldukça yüksek verim sağlarken, tarım uğraşı gereksinimini ortadan kaldırarak yoğun şekilde toplanan bir ekoloji kuran Masanobu Fukuoka’nın yöntemleridir. Öncüller bu tarz dağıtılmış kendi kendine yeterlilik yöntemlerinin uygulanabilirliğini, hatta tercih edilebilirliğini göstermeye başladıkça, köksap ağın kuvveti artacaktır.
Kendi kendine yeterlilik esasının kurulmasıyla birlikte, düğüm köksap modelin ikinci kuvvetinin avantajını alabilir: ağ. Karmaşıklık teorisyeni Mark Buchanan’a göre, köksap yapılarındaki gibi gevşek ağ bağlantıları, aslında bilgi transferi ve bilgi işlem konusunda hiyerarşilerin sıkı, otoriter bağlantılarından daha çok etkinlik gösterirler. Hiyerarşi içindeki daha yoğun, oldukça yakın duran bağlantılar, bilginin geniş ya da çeşitli gruplar arasında süratle yayılmasını engellerler. Bir ağın en zayıf, en dağınık bağlantıları bilgiyi çok daha geniş dinleyicilere daha hızlı yayabilir:
Eğer…on öğrenci yalnızca en iyi arkadaşları arasında taşınan bazı söylentiler başlatmışsa, söylentiler yalnızca kendi sosyal gruplarında yayılacaktır. Aksine, daha zayıf bağlar arasında taşınan bir söylenti çok daha uzaklara (daha çeşitli sosyal gruplara) yayılacaktır. İş arayan insanların durumundaki gibi, zayıf bağlar boyunca yayılan bilgi daha geniş sayıda insana ulaşmak için daha iyi bir şansa sahiptir.
Wilson’un SNAFU prensibi, zayıf bağlantıların iktidar teorisinin doğal sonucuna hizmet eder: bilginin bütünlüğü bir noktadan diğerine taşındığı her zaman için azalır – sosyolojik olarak çocukların “telsiz telefon” oyunu tarzında, ve fiziksel olarak sinyal zayıflaması boyunca. Hiyerarşiler kuvvetlendikçe bilgi işlemde etkisiz hale gelirler çünkü o bilgiyi ileten sıkı-yakınlık sayısı hiyerarşinin en altından en üstüne hızla erişmek zorundadır. Ayrıca, Wilson’un SNAFU prensibi, hiyerarşinin tek-yönlü iktidar-ilişkilerinin her nakilde ilave, kasıtlı bozulma ortaya koyduğunu ifade eder: astlar bilgiyi patronlarının duymak istedikleri şeyi söylemek için çarpıtırlar. Hiyerarşinin en üstündekinin altta neler olduğuna dair hiçbir ipucuya sahip olmayıncaya kadar, bu süreç tekrar tekrar yinelenir. Devlet ya da büyük bir şirket için çalışmış herhangi birinin kolayca doğrulayabileceği gibi, bu, hiyerarşileri elde edilebilir kaynakların daha geniş bir payını dahili iletişimleri sürdürmeye adamaya zorlamasıyla sonuçlanır. Küçük, bağımsız düğümlerin oluşturduğu ağlar, hiyerarşiler ile aynı derecede emir-komuta kullanma ya da katmanlaştırma yetersizlikleri sebebiyle, bilgi işlemde çok daha az zayıflama ya da bozulma ortaya koyarlar.
Ağın gücünü arttırmak için, köksap düğümlerin ağları arasındaki geniş kültürel etkileşimler kadar gönüllü iletişim ve bilgi değiş tokuşu, yerel olarak uzmanlaşmış eşyalar ve hizmetlerde ortaklık-temelli değiş tokuşa girişmeliyiz. Bu tarz bir etkileşim, katılımcı düğümleri uşakvari bir ilişki içersine koymadan geleneksel hiyerarşik ekonomilerin yararlarının çoğunu sağlayabilir. Gönüllü olarak eşit bir şekilde katılırlar – her düğümün katmanlaşma ve hiyerarşi için köksap yapılarını terk etme tehlikelerine ilişkin kişisel farkındalıklarından dolayı korunan bir durum. Diğer düğümlerle az miktarda daha zayıf, uzun mesafeli bağlantılarla birleşmiş haldeki, kendi kendine yeten, yerel düğümler – çağdaş, endüstriyel anlamda tanımlanamaz, fakat onun yerine insan potansiyeli ve memnuniyetinin canlı işaretleri olarak – bilgi işlemeyi ve ekonomik güçleri yaratır. İnsan beynini oldukça güçlü yapan aynı mimarinin ardından modellendiğinde, bu tarz bir sistem Taş Devrine dönüşü ifade etmez. Daha ziyade, ekonomistler ve yönetim gurularının uygulamayı seveceği avantajları kesen ağların “küçük dünya” teorisini, kesin mimariyi yansıtır – keşke yararlardan tercih edilen birkaçının kullanımlarını sürdürecek bir yol bulabilselerdi. Tersine köksap ekonomiler, iktidarı birçok kişinin ellerinde yoğunlaşmış tutarlarken etkinliği ve bilgi akışını sürdürmek için bu “küçük dünya” teorisini kullanır.
Ekoloji alanı, köksapa karşı hiyerarşi mükayesesi için ilave bir anlayış sağlar. Bir ekosistemdeki daha büyük çeşitlilik ve karmaşıklık çabuk iyileşebilme özelliğini arttırır. Hiyerarşinin katı bir şekilde katmanlaşması merkezi kontrol ve koordinasyon bakımından etkin olmasına karşın, (insanlığın bir parçası olarak bulunduğu) organik yaşamın yoğun, kararlı ağlarını desteklemede çok daha az beceriye sahip olduğunu ispat etmişti. Merkezileştirme ve katmanlaşma dağıtımın, koordinasyonun ve iletişimin arttırılmış masraflarından dolayı, etkinlikte sürekli büyüyen kayıplar üretir. Hiyerarşi inanılmaz bir kuvvete sahiptir, fakat eğilmezliğe ve en üst şiddete eşlik etmek onu kırılgan ve kararsız yapabilir. Köksap yapısı yalnızca daha büyük bireysel özgürlüğü kolaylaştırmaz, aynı zamanda insan ekolojisi için daha esnek ve çabuk iyileşir bir yapı yaratır. Köksapın çabuk iyileşebilme özelliği, insanlık potansiyel tehditlerle karşılaştıkça uzun vadeli hayatta kalmamızda kesin bir faktör sağlayabilir. Süper-virüsler, iklim değişimi ve nüfus fazlalığı karşısında, daha zengin, daha karmaşık, daha köksapsal ekosistem tarihsel olarak çok daha etkili hayatta kalma yeteneği göstermişti.
Alternatif ekonomik ve kültürel yapılar aracılığıyla bağımsızlık kurma potansiyeline karşın, gerçekte beğımsızlığı yalnızca fiziksel iktidar problemini çözmüş bir toplumda elde edebiliriz. Dış bir temsilcinin ekonomik ve kültürel kontrolünden bağımsız bir grup yine de güç aracılığıyla kontrole uğrayabilir. Amazon’da günümüze kadar gelen avcı-toplayıcı kabileler kendi kendine yeterliliğin sınırlarını gösterirler. Herhangi bir şey için dış dünyaya bağımlılık sergilemezler, yine de daha büyük fizikzel güce (Devlet şeklinde) erişimi olan kereste şirketleri ve büyük çiftlik sahipleri onları defalarca topraklarından dışarı zorlamıştır.
Teksas, Waco’daki Branch Davidian’ların durumu endüstriyel toplumun çoğu üyesi için çok anlamlı bir örnek sağlar. Olay hakkında herhangi birinin yorumuna aldırmayarak, Branch Davidian bileşiğinin kuşatılması ve yıkımı, grup fiziksel iktidar problemine gerçekçi olarak hitap etmeden bağımsızlık elde etmeye kalkıştığında meydana geldi: harici bir grubun fiziksel kontrolünü nasıl önlersin. Fikziksel iktidar konusuna hitap etme ihtiyacının farkına vardılar, fakat hataları uzun başarısız devrimler tarihinin yanlışlarını dışa vurdu. Ateş gücüne ateş gücüyle karşı koyma taktiğiyle birleştirilmiş statik ve de savunmacı konumları, doğrudan hiyerarşik düşmanlarının kuvvetlerine yaradı. Eğer hiyerarşinin kuvveti simetrik, cepheden saldırıların karşısına çıkarak var oluyorsa, o halde zayıflığı Antonio Negri’nin “köşegen” kavrımında yatar. Günümüzde – çoğunlukla “terörizm” olarak yanlış etiketlenen – bu tarz “köşegen”, asimetrik yaklaşım gösterilerinin göze çarpışındaki artış, hiyerarşinin karşısına çıkmada, fiziksel iktidar problemine hitap etmede olası taktiklerin çokluğuna açıkça zarar vermiştir.
Fikziksel iktidarı yalnız üç temel yolun birinde ele alabiliriz. Kişi, 1) nispi fiziksel kuvvetten yoksun olma, 2) hükmetme arzısundan yoksun olma, ya da 3) hükmetme fırsatının farkında olma başarısızlıklarından dolayı başka bir iktidarın egemenliğini önleyebilir. İlk çözüm, tüm potansiyel hükmedicilerden daha güçlü olmak, yakın gelecek için hayali kalır. 1770′lerin Amerikan milisleri gibi yarı-köksap yapıları İngiliz ordusu gibi güçlü bir hiyerarşiyi yenebilir. Bununla birlikte bu yaklaşım büyük bir köksap yapısının fiziksel meydan okuyuşu ve mobilizasyonu için bir gönüllülük gerektirir. Tarihsel olarak, bir devleti yenilgiye uğratmak için köksap yapıların mobilizasyonu (Amerikan milisleri, Galyalı kabileler, vs.) bu köksap yapısının koalisyon amaçlarını yenilgiye uğratarak, karşı durdukları aynı tarzda hiyerarşik devlet yapısı içersinde birleşmeleriyle sonuçlandı. Amerikan Devrimi örneğinde, ikinci çözüm, hükmetme arzusundan yoksun olma, nihayet mücadele etmeye karar verebilmişti. İngiliz İmparatorluğu’nun her ne pahasına olursa olsun kolonicileri yenilgiye uğratmak için tüm kaynaklarını seferber etme kararını verdiğinde, bir hayli farklı bir neticeyle sonuçlanabilmişti. Bu daha “köşegen” taktik, harici bir iktidarın hükmetme arzusuna hitap ederek, iktidar problemine oldukça etkili bir çözüm olarak var olur. Günümüzün hayatta kalan avcı-toplayıcılarının çoğu bu çözümle karşılaşmışlardır. Kalahari Çölü’nün kabileler gibi, günümüzdeki avcı-toplayıcıların marjinal bölgedeki iskânları harici hiçbir iktidarın sahip oldukları şeyi istemediği bir durum yaratır. Sonunda, köksapı harici bir iktidar için görünmez kılarak egemenliği engellemek mümkün olur. Eğer bir devletin ya da başka bir iktidarın duyusal aygıtı birşeyler bulmada başarısız olursa, hükmetmeyi başarması oldukça zor gözükür. Avrupa ve Kuzey Amerika’daki Romen çingeneleri, 1960′ların “Toprağa Dönüş” komünleri, yalnızca nakit ekonomisinde çalışan bireyler, vs. gibi. Kendisini “gerilla ontolog” olarak tanımlayan Hakim Bey, geçici festivallerden kalıcı yerleşmelere kadar, kimi yapıların devlete görülmezliğini inceleyen “Otonom Bölge” çeşitliliğini önermişti. Görülmezlik yaklaşımı iktidar problemine en gerçekçi çözümü ortaya koyar, en azından bir köksap ağının boyutu, diğer seçenekleri gerçekçi kılmak için yeterli politik ya da fiziksel iktidar sağlayıncaya kadar. Son, ve belki de en güzel romanı, Ada‘da, Aldous Huxley köksapı büyütmeye çalışacaklar için etkili bir uyarı sağlar: fiziksel iktidar, insan ontogenizinin sınırları içersinde işlemeyi dileyen herhangi bir toplumun zayıf noktasıdır – bu uyarıyı yok saymamak zorundayız.
Öz duygumuzla ilgili gelişen bir aydınlanmayla birlikte, dünyamızın yapısının yeni bir farkındalığıyla, genetik gereksinimlerimizle uyum içinde yaşamaya doğru büyüyen bir akım deneyimleyeceğiz – geçmişe ait bir uyanış. İktidar için yapılan ağız dalaşı adiliğinin üzerinde, sanat ve ruhsallığın peşinde olan bireysel özgürlüğe sahip yeni bir vizyon, eğer tarih boyunca bizlere hükmetmiş iktidarları kontrol etmeyi öğrenirsek mümkün olabilir. Bu vizyonun ruhundaki mesaj eğer başkaları üzerine zorlanırsa eninde sonunda başarısız olacaktır. Sadece gerçekçi ve tercih edilir bir alternatifin var olduğunu gösteren kişisel örnek aracılığıyla, bu kavramlar geniş ölçekte başarılı olacaktır. Her birinin hiyerarşi ve insan ontogenezi problemlerini çözmek için bireyin mücadelesini gösteren, çeşitli köksap düğümlerini yaratmaya başlayacak öncüller görevini göreceğiz. Genlerin ve memlerin kontrolünden ne kadar çok koparsak ve ne kadar çok öğrenirsek, bu öncüller o kadar başarılı olacaktır. Etkili araçlar ve pratikler yayılacak, ve köksap ağı büyüyecek ve güçlenecektir. Bu ağ yavaş yavaş geliştikçe, hiyerarşiye karşı gerçekçi, uygulanabilir bir alternatif sağlayacaktır – genetik ontogenezimizi tamamlayan ve yetkiyi bireyler olarak bizlere veren bir alternatif. Doğa bizlere köksap yapısının hiyerarşi ve katmanlaşmayla rekabet edebileceğini göstermiştir. Bizleri kendimizin efendileri yapan gerçeklik ve insanlık anlayışıyla birleştirildiğinde, en sonunda geçmiş olaylardan öğrenebilir… ve geleceğimizin kontrolünü elde edebiliriz.
Çeviren: Serhat Elfun Demirkol
Hiyerarşiye karşı Köksap kavramı, ilk kez Giles Deleuze ve Felix Guatari tarafından “A Thousand Plateaus: Capitalism and Schizophrenia” adlı kitaplarında insan toplumu ile ilgili bir model olarak sunuldu.
Güncel bir DARPA/RAND raporu, ilginç bir şekilde US güvenlik görevlerinin köksapsal El Kaide ile mücadele etmek için köksap-formunu benimsemesini önerdi: “Ağ örgüsü biçimindeki teröristleri yenilgiye uğratmak muhtemelen karşılık olarak gelişmiş bir ağ gerektirir.” (“Deterrence and Influence in Counterterrorism”, Paul Davis ve Brian Jenkins, 2002) Amerika’nın hiyerarşik devleti üzerinde bunun ne gibi bir etkisi olacak?
Geç Cumhuriyet genellikle MÖ 130 ile MÖ 40 yılları arasında tanımlanır.
Populares ve optimates arasındaki mücadeleler, Michael Parenti’nin mükemmel kitabı “The Assassination of Julius Caesar: A People’s History of Ancient Rome” ‘da kronik bir şekilde aktarılır.
http://www.directactionjournal.org/energy.html adresindeki “Energy, Society and Hierarchy” adlı yazıya bakınız.
Pek çok kitapçı pasif solar tasarım, saman balyası ve diğer alternatif yapım yöntemleri, vs. içeren çeşitli kitaplar bulunduruyor. John S. Taylor’un “A Shelter Sketchbook”, Bernard Rudofsky’nin “Architecture Without Architects” ve Bob Easton ve Lloyd Khan’ın “Shelter” kitapları gibi, yerli mimari üzerine kitaplar yararlanılabilecek kaynaklar sağlar.
Permaculture: A Designer’s Manual”, Bill Mollison; “Permaculture: Principles and Pathways Beyond Sustainability”, David Holmgren; “The Natural Way of Farming” ve “Ekin Sapı Devrimi”, Masanobu Fukuoka. Ayrıca http://www.seedballs.com
Nexus: Small Worlds and the Groundbreaking Theory of Networks”, Mark Buchanan.
Nexus: Small Worlds and the Groundbreaking Theory of Networks”, Mark Buchanan., syf 46.
“Hiyerarşideki bilgi yığılışını” ortaya koyan R. A. Wilson’un SNAFU prensibi, “The Illuminati Papers” adlı kitabında da dahil olmak üzere pek çok kitabında tartışılmaktadır.
Telsiz telefon, bir mesajın her seferinde bir kişi olmak üzere sırayla kulaktan kulağa fısıldanarak iletildiği bir oyundur. Çoğunlukla sıranın sonuna ulaşan mesaj orjinalinden farklı olmaktadır.
Nexus: Small Worlds and the Groundbreaking Theory of Networks”, Mark Buchanan, syf 208.
İktidar problemini ihmal etme tehlikesi kadar köksap potansiyeline de işaret eden uyarıcı bir hikaye için, Aldous Huxley’in Ada kitabına bakınız.
Alkol, Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu, Branch Davidian bileşiğini 19 Nisan 1993′de yok etti. Tartışma birbirini takip eden olaylar üzerinden devam ediyor. Olayın alternatif yorumları için Rules of Engagement filmini ve John Zerzan’ın editörlüğünü yaptığı Against Civilization adlı kitabı dikkate alın.
İmparatorluk”, Antonio Negri ve Michael Hardt
Seeing Like a State”, James C. Scott
Hakim Bey’in çalışmalarının çoğunu http://www.hermetic.com/bey/ adresinden okuyabilirsiniz. Özellikle, Geçici Otonom Bölge, Periyodik Otonom Bölge ve Kalıcı Otonom Bölge’ye bakınız.


* Çeviri Serhat Elfun Demirkol'a ait... Kendisine  Yabanıl aracılığı ile biizmle paylaştığı bütün şeyler için teşekkkürler..

Hiç yorum yok: